17. Bölüm

941 50 0
                                    

Maroon 5 : One More Night.

Televizyonda Ceren'in deyimiyle çok güzel bir film vardı ama şu anda hiç ilgimi çekmiyordu. Ege o gün evden çıktıktan sonra ne aramış ne de mesaj atmıştı. Tamam henüz bir gün olmuş olabilirdi ama yine de merak edip araması gerekirdi. Sonuçta merak etmesi gereken tek kişi ben değildim, birde kızımız vardı. O gün bana ' Evlensek ya ' dedikten sonra telefonu çalmıştı. Ege de " Buna bakmam gerek, önemli, " diyerek yanımdan ayrılmış, telefon konuşması bittikten sonra yanıma gelmişti. Beni öylece bırakıp - birkaç dakikada olsa - gitmesinden sonra geri gelip, beklenti ile bakmasına sinir olmuştum. Ben onun tam anlamıyla evlenme teklifi sayılmayan teklifini kabul etmeyi düşünürken, o beni bırakıp telefonla konuşmuştu. O an ki sinirle ona " Hayır, evlenmeyelim. İyi böyle, " demiştim. Gözlerimin içine hayal kırıklığı içinde bakmıştı. Hemen ardından da bir şey demeden evden ayrılmıştı. 

Gözlerimi tekrar televizyona çevirdim. Bir grup genç kamp ateşinin etrafında oturmuş şarkı söylüyordu. Onların şarkı söylemesi bana Ege'yi hatırlatırken ayağa kalktım. Hiç aklımdan çıkmayacaktı. 

" Kahve ister misin ? " 

Ceren filme olan ilgisini kaybetmeden başını salladı. Mutfağa gidip ısıtıcının düğmesine bastım ve tezgaha yaslanıp beklemeye başladım. Telefonumun mesaj sesini duyunca koşarak salona geri döndüm. Her zaman sessize aldığım telefonumu sesliye almış, yine de ikide bir ekrana bakmaktan vazgeçememiştim. Aşık olmak her zaman güzel bir şey değildi ne yazık ki... Telefonuma ulaşmak için televizyonun önünden geçince Ceren yastıklardan birini alıp bana attı. 

" Bir rahat izlettirmedin şunu ! " 

Omuzlarımı silkerek onu takmadığımı belli ettim. Telefonuma gelen mesajın operatör mesajı olduğunu görünce telefonu koltuğa geri fırlatıp mutfağa geri gittim. Kahveleri fincanlara boşaltıp, kaynamış olan suyu üzerlerine döktüm. 

Neden aramıyor ya da mesaj atmıyordu ? Ona kızgın olan bendim. Onun beni araması gerekiyordu. Önceden ne olursa olsun, benden ayrı kaldığında ilk mesajı atan o olurdu. Veya ilk arayan. Şimdi ne değişmişti ? 

" Bu kadar düşünmek yerine onu aramalısın. " 

Ceren'in sesini duyunca korkarak yerimde sıçradım. Isıtıcıyı yerine bırakıp sinirle ona döndüm. Ellerini havaya kaldırmış ' ben suçsuzum ' dercesine bana bakıyordu. Başkasına olan sinirimi ondan çıkarmak istemediğimden başımı iki yana salladım. 

" Onun beni araması gerekli. Her zaman böyle oldu. " 

Yanıma gelip elini omzuma koydu. Ceren'in yanımda olması iyi hissettiriyordu ama yanımdaki Ege olsa daha iyi hissederdim. Aklımda olan kişi yanımda olmalıydı, elimi uzatabileceğim mesafede. 

" Bu seferlik bir değişiklik yapabilirsin. Belki o da senin aramanı bekliyordur ? " 

Fincanlardan birini kendime alıp, birini ona verdim. Salona geri geçerken onunda arkamdan geldiğini adım seslerinden anlıyordum. Koltuğa geçip oturduktan sonra telefonumu elime aldım. Rehberimde Ege'nin ismini bulunca durdum. Belki de gerçekten aramalıydım ? Belki de gerçekten beni bekliyordu ? Ama bunu her düşündüğümde gururum devreye giriyor ve aramamı engelliyordu. 

" Yapamıyorum, " dedim sonunda telefonu masanın üzerine bırakarak. Ceren telefonu eline alınca kaşlarımı kaldırdım. Telefonla biraz uğraştıktan sonra bana geri verdi. 

" Sen yapamıyorsan ben yaparım. Aradım, kulağına tut. " 

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken telefonu elime alıp kulağıma tuttum. Bir yandan da yanımdaki tüm yastıkları ona atıyordum. Birinci çalış, ikinci çalış, üçüncü çalış... Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp ekrana baktım. Açmayacağını anlayınca telefonun ekranını kilitleyip kucağıma koydum. 

BIRAKMA BENİ Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon