Kanlı Eller

41 6 1
                                    

   Bazı yaralar insanı derinden etkiler. Bazı olaylar ise yaranın en derinine yol açar. Onun yaptığına inanmıyordum. Belki de inanmak istemyordum. Masum birine benziyordu. Ancak kendimi işte böyle insanlara güvenerek kaybetmiştim. Belki de suçluydu,belki yaralı bir ceylandı benim gibi. Dolan gözlerinden yaşlar birer birer süzüldü bana bakarak. Rüzgar sinirle ayağa kalktı. Atlas'ın yakasından tutup sırasından ayağa kaldırdı şiddetle.

  "Ne yaptın, söyle onlara ve ailene ne yaptın!" dedi. Rüzgarı ayaktayken hiç inceleme fırsatı bulamamıştım. Çok düzgün bi giyimi vardı. Her ürününden kalite fışkırıyordu resmen. Besbelli zengin ailenin şımarık çocuğuydu. Ecem, Gizay ve ben yan yana durmuş, Rüzgar'ın Atlas'ı yakasından tutup hırpalamasını izliyorduk. En sonunda Ecem dayanamayıp;

  "Rüzgar, yeter artık bırak şunu!"dedi. Rüzgar daha da sinirlenmiş olacak ki Atlas'ın yanağına kuvvetli bi tokat attı. İşte sabrımı tüketen son nokta da bu olmuştu. Rüzgar'ın yanına gidip yüzüne güçlü bir yumruk attım. Hızla yere düştü. Yumruğun etkisiyle yerden zorla doğrulmaya çalıştı. Hızımı alamayıp bir yumruk daha indirdim suratına profesyonelce. Ağızı yüzü kan içinde kalmıştı. Aynı Atlas'a yaptığı gibi yakasından tutup yukarı kaldırdım.

  " Ne yaptığını sanıyorsun? Olay hakkında hiç bi fikrin olmadığı halde masum birine tokat attın farkındamısın!" dedim bağırarak. Tam bu sırada sınıfa koşuşturarak 4 öğretmen geldi. Elimdeki kanı gören öğretmenlerden biri çığlık atarak bayıldı. Geriye kaldı 3! Öğretmenlerden ikisi kollarımdan tutup beni sınıftan uzaklaştırdılar. Kanlı ellerimle müdürün odasına girdim. Önce müdürle uzunca bakıştık daha sonra ellerime baktı. Benimle gelen iki öğretmeni odasından çıkardı. Nihayet odada iki kişi kalınca;

  "Ne yaptın böyle İlkim? Bu ellerinin hali ne, açıkla" dedi.
 
  "Özür dilerim ama yapmak zorundaydım Semih Amca." dedim karşılık olarak. Semih Amca babamın çocukluk arkadaşıydı. Sanarım hayattaki tüm şansmı burda kullanmıştım!

  "Otur ve neler olduğunu anlat."
 
  "Ölen çocukları biliyorsundur eminim. Onları bizim sınıftan birinin öldürdüğü düşünülüyor," dedim aceleyle. Sanki karşımda bir müdür değilde 15 yıllık arkadaşım varmış gibi anlatmaya devam ettim

  "İsmi Atlas. Bana kalırsa suçsuz. Sınıftakilerden biri Atlas'a saldırdı. Tokat attı! Kendimi tutamadım. Özür dilerim Semih Amca."

  " Böyle bir durumda uzaklaştırma cezasından başka bir çarem yok. Yaptıklarına öğretmenler ve öğrenciler tanık oldu."

  Sessizce başımı öne eğdim. Çıkabileceğimi söylediğimde kapıyı kapatıp çıktım. Kan ellerimde kurumuştu. Sınıfa girdiğimde gözler üzerime toplandı ve fısıldaşmaya başladılar. Gizay'ın yanına oturdum. Asla benden, kanlı ellerimden kaçmadı. Aksine beni kendine çekip kucakladı.

  "Fazla sinir iyi gelmez. Ee ne dedi müdür?"

  "Uzaklaştırma olack muhtemelen."

  " Olsun önemli değil bunu da atlatırız." Bana sanki on yıllık arkadaşıymışım gibi davranıyordu. Her türlü bana destek çıkacak kadar güven veriyordu.

  " UZAKLAŞTIRMADAN DAHA FAZLASINI HAKEDIYOSUN!" diye bağırdı en arkalardan birisi. Ağır ağır kafamı çevirip çocuğa döndüm. Yerinden kalkıp bana doğru yürüdü. Yakamdan tutup kaldırdı ve duvara dayadı.

  " Sen Rüzgar'ın kim olduğunu ve ne kadar güçlü olduğunu bilmiyosun. Ona ve bana bulaşmak istemezin." dedi beni duvara daha da bastırarak.

  "Rüzgar'ın gücünü gördük. Eğer güçlü olsaydı bana yenilmezdi,"dedim kanlı ellerimi göstererek. Boyu benden uzundu. Kulaklarına uzanmak için parmak uçlarıma çıktım ve dudaklarımı kulağına doğru uzattım;

  " Eğer aynısından sana da olmasını istemiyosan o ellerini üzerimden çek ve siktir git."dedim ve parmak uçlarımdan indim. Yakalarımı sıktığı ellerini çekti ve dikkatle beni süzdü. Arkasına dönüp sırasına oturdu. Bende yerime geçtim ve hoca geldi. Hoca kanlı ellerimi görünce önce korktu. Sonra birşey demeden ders anlatmaya başladı.

   Bir sonraki dersimiz beden eğitimiydi. Herkes dersin son 5 dakikasında eşyalarını topladı. Hoca gitmek için hazırlandığımızı görünce elindeki tahta kalemini masaya bıraktı. Çantasını toplamaya başladı. Tahta kalemi masadan kayıp yere düştü ancak hoca bunu farketmemişti. Zil çalar çalmaz herkes sınıftan çıktı ve okul bitene kadar kimse sınıfa girmedi.
 
   Beden dersi bitince çıkmak için kapıya yöneldim ve kapıda annem ve kardeşlerimi gördüm. Annem gülümseyerek bana baktı. İkiz kardeşlerim aralarında birşeyler konuşuyorlardı. Geldiğimi görünce el salladılar. Alp ve Işılay benden 1 yaş küçüktü.Benden farklı okullara yerleşmişlerdi. Alp o kadar sosyal biriydi ki benim okulumdan en az 6-7 arkadaşı vardı. Yeni taşınmamıza rağmen olağanüstü sosyallik yeteneği ile yapmıştı bu arkadaşları.

  "İlkim Rüzgar'ı tanıyomusun? Bu okulda, arkadaşım. Seninle aynı yaştaymış. Bu gün onu birisi bir güzel dövmüş." dedi Alp. Bir de başıma bu çıkmıştı! Ellerimi arkama gizledim.

  "Evet tanıyorum. Sence dövülmeyi hak eden biri miydi?"

  "Asla! Aşırı düzgün bi insandır kendisi. Ailesi çok zengin ama kendisi paraya hiç önem vermiyor. Çok beyefendi birisi, böyle birini bulduğum için şanslıyım." Dördümüz de yolda yürümeye devam ettik.

  " Yarından sonra onunla tüm ilişkini kesiyosun," dedim ve ellerimi arkamdan çıkartıp göstererek. Neden bunca saat ellerimi yıkamamıştım bilmiyorum.

  Üçü de kaldırımın ortasında durup bana şaşkın gözlerle baktı.

" İlkim, kızım, annem. Ne yaptın sen?"

                                                                                         

 

KIRIK AYNAWo Geschichten leben. Entdecke jetzt