Denizin derinliği,mavisi

64 7 2
                                    

  Etrafıma boş gözlerle baktım. Burası cidden korkunç bir yerdi. İstanbulun akademik olarak en iyi liselerinden birine bu sene yerleşmiştim. Normalde çekirdek ailemle İzmirde yaşıyorduk ancak hayatımıza yenilikler istediğimiz için ben lise son sınıfa geçtiğimde buraya taşındık.
  Sınıfa girdiğimde birkaç göz üzerimde gezindi. Bana bakmaları çok normaldi çünkü normalden farklı görünüyordum. Okulun ilk günü baştan aşağı siyah ve bol giyinmiştim. Yüzümü gizlemek için ise siyah bir şapka takıp başımı öne eğmiştim. Vücudum ise yaptığım spordan dolayı kaslıdı.
  Hafiften başımı kaldırıp boş bi sıra arayışına geçtim. Herkes en arka sıraları kapmış,bana sadece en ön sıra kalmıştı. En önde oturmaktan her zaman nefret etmiştimdir. Başka bir çaremin olmadığını düşünüp sıraya oturdum.
  Yanına oturduğum kızla göz göze geldik. Tek kelime etmeden önüme döndüm.
  "Merhaba!" Dedi yanımdaki kız samimiyet kurmak istercesine.
Sadece kıza bakıp dudaklarıma zoraki bir gülümseme yerleştirdim ve önüme döndüm.
  "Konuşmayacakmısın? Dilini mi yuttun?"
Bi anda kıza dönüp baktım. Ne yapmaya çalışıyordu! Gereksiz ve ani samimiyetten asla hoşlanmazdım.
  "Sana da merhaba! Kusura bakma alışmaya çalışıyorum. Yeniyim de buralarda"  dedim aynı samimiyetle.
  " Kusura bakma bir anda fazla samimi olmaya çalıştım, haklısın. Ee nereden geldin? İsmin ne" diye sordu.
  " İzmirden geldim. İlkim" dediğim sırada 'fazla samimiyet kız'a elimi uzattım tanışmak istediğimi belli edercesine.
Tam elini uzatıp elimi sıkacakken herkes sustu ve açık olan kapı kapandı. Elimi çektim, sınıfa öğretmen girmişti.
  "Merhaba çocuklar ben matematik öğretmeniniz Zeliha." dedi ve elindeki tahta kalemiye tahtaya koca harflerle adını yazdı.
  " Bu yıl son seneniz, o yüzden sıkı çalışacağız. Hadi bakalım kitapları aldığınıza göre ilk konudan başlayalım."
Hoca sözlerini bitirdikten sonra sınıftan koca bi "yuhh" sesi duyuldu. Kimse ilk gün ders işlemek istemezdi ama son sınıf olmak bunu gerektiriyordu.
  " Ayrıca," diye ekledi hoca "sınıfımda şapka takılmasını istemiyorum."
  En önde otursam da tüm sınıfin gözlerini üzerime çevirdiğini gördüm.
  Yavaşca kafamdaki şapkayı çıkarırken saçlarım omuzlarımdan aşağı döküldü. Kalçamı geçen uzun saçlarımı şapkayı çıkardıktan sonra düzelttim. Şapkadan kurtulunca hoca tüm dikkatini tahtaya verdi. Aynı şekilde sınıf, sesli bir şekilde konuşmalarına devam etti.
  " Ne kadar uzun saçların var. Harika görünüyorlar!" dedi hala adını bilmediğim kız.
  " Bu arada ismimi söylemeyi unuttum. Gizay ben. Memnun oldum." dedi.
  Ders boyu Gizayla konuşmaktan başka birşey yapmadım. Arada hocayla göz göze gelince konuşmayı bi kenara bırakıp dersi dinler gibi yaptım. Sonunda zil çalınca Gizay hemen ayaklandı.
  "Nereye?"
  "Nereye olacak sana okulu gezdireceğim, daha sonra kantine uğrarız!" dedi heyecanla. Çok enerjik bir kızdı. Belki renksiz hayatıma bi boya kovası döker ve baştan aşağı beni değiştirirdi.
  Birlikte aşağı indik. Yavaş yavaş bana okulu anlattı. Her bir köşeyi atlamadan gezdik. Daha sonra kantine girdik. Bir çocuk hızla bana çarptı.
  Gizay ben daha kendimi savunmadan "Ne yapıyosun be, önüne baksana salak!" diye haykırdı çocuğa. Oysa işi bana bıraksaydı bir dövüş uzmanı olarak kaslarımla anında onu yere sererdim.
  "Üzgünüm, yanlışlıkla oldu. İyimisin? Senin için yapabileceğim bir şey varmı?"
  Kafamı kaldırıp çocuğa baktım. Masmavi gözlerle bir süre bakıştım. Bir denizin derinlikleri kadar derin, mavisi kadar maviydi.

 

 

 

KIRIK AYNAWhere stories live. Discover now