-18-

6 1 183
                                    

Heeseung

Jay'i marketin önündeki parkta bırakıp bir şeyler almak için markete girdim. Kim bilir nezarette ne zorluklar yaşamıştı ve kurt gibi aç olduğuna emindim.

Onun sevebileceği bütün yiyecekleri, içecekleri teker teker poşetlere doldurdum. Nerden baksanız bütün raflardan ikişer üçer yiyecek aldım. Çünkü bugün onun için önemliydi. Ben de bunu en özel hale getirmeliydim.

Tüm her şeyin parasını ödedikten sonra Jay'i bıraktığım yere doğru ilerledim. Hava soğuktu ve bir an önce sıcak evimize dönmeyi diliyordum. Islık çalarak onun olması gereken yere doğru ilerliyordum. Ta ki onu parkın hiçbir köşesinde bulamayana kadar...

"Jay! Nereye gittin?"

Beni beklemeyip soğukta duramadan eve gitmesi olasılığını düşündüm ve telefonunu aradım. Sonuna kadar çalmasına rağmen bütün denemelerim boşa çıkmıştı. Başına bir şey gelmiş olması ihtimalini aklıma getirmek istemiyordum. Durup dururken böyle bir şeye ihtimal de yoktu zaten. Ayrıca koca adamdı, kaçırılacak hâli yoktu ya?!...

Bulunduğumuz yerin etrafındaki tüm marketlere bakmaya karar verdim. Kim bilir belki başka bir favori marketinden almak isteyeceği şeyler olabilirdi. Tabii ki bu mantıksız düşüncem civardaki en son marketi de kolaçan etmemle son bulmuştu.

Marketlerde yoktu. Parklar belki... Belki çocuklarla oynamayı sevdiği için oyuna dalmıştı. Ama hayır. Jay sandığım hiçbir yerde yoktu. Tüm mahallelerden geçmiş olmama rağmen bir kaldırıma çöküp oturmuş halde beni beklemesini umduğum bir adam göremiyordum.

Telaşım hat safhaya çıkmışken aklıma gelen kişiyle duraksadım. Tabii ya! Jay, Seoyeon'u arayacaktı. Ve muhtemelen Seoyeon telefona cevap vermeyecekti. Bu durumda Jay yine onların kapısına dayanabilirdi. Hatta belki de... Hayır Jay! Tekrardan o kuytu köşelere düşmeni istemiyorum...

Bulunduğum yere epey uzaklıkta olan Harin'in evine bir yandan koşuyor, bir yandan da Seoyeon'un telefonunu çaldırıyordum. Ama nafile... Telefonu uzun zamandır kapalı olmalıydı. Bu durumda tek çarem vardı. O da Harin'i aramaktı. Dünden sonra açar mıydı bilmiyordum ama açmak zorundaydı.

Bir çalış...
İki çalış...
Üç çalış...
Kapatmak üzereydim ki telefonun diğer ucundan uykulu bir ses geldi.

"Efendim?"

Normal bir zamanda olsak onunla konuşmak için can atıyor olurdum ve sesinin bu tonu kalbimi deli gibi çarptırırdı. Ama şu an öyle telaşlıydım ki, kim olsa gözüm görmez gibiydi.

"Jay sizi aradı mı hiç?"
Hızla sorduğum soruyla telefonun diğer ucundaki kız şaşırmış olacak ki seslice hıhlamıştı.

"Harin, Jay seni veya Seoyeon'u aradı mı?!"
Bu defa koşmanın da etkisiyle sesimi ayarlayamamış ve daha yüksek sesle sormuştum.

"Hayır aramadı. Demek arkadaşın sonunda çıktı mı nezaretten. Çıkar çıkmaz olay mı çıkardı yoksa?"

Söylediği şeyi duymamış gibi yaparak konuşmama devam ettim. Bu durumda onunla durup tartışacak hâlim yoktu.
"Eğer ararsa veya evinize gelirse bana mutlaka ama mutlaka haber ver Harin."

Bu defa güler gibi bir hıhlama geldi kulaklarıma. "Deli değilse nezaretten çıktığı ilk gece, hem de bu saatte kapımıza dayanmaz. Öyle değil mi?" Alayla sorduğu soru tahammül sınırımı oldukça aşıyordu. Sabırsız biri değildim lakin şu an oldukça tahammülsüzdüm çünkü arkadaşımı resmen kaybetmiştim ve bir iz bulmak uğruna kilometreleri koşuyordum.

Tiny PieWhere stories live. Discover now