-4-

11 1 77
                                    

Şiddetli kucaklanmanın etkisiyle afallamıştım.
Yıllar önce duyduğumu anımsadığım bu koku...

Cennette miydim yoksa tüm bu olanlar hayalden mi ibaretti..?

~~~~~~

"Harin-ah!.."

Ağlamak istiyordum. Bu kokuyu şimdi daha iyi anımsıyordum. Bu sesi tanıyordum. Bu kucaklanmayı biliyordum.
Her zerresini hatırlıyordum. Her bir ayrıntısını, güçlük çekmeden hatırlayabiliyordum.


Henüz yüzünü net görememiştim ama eminim bu, O'ydu. İnsan sevdiğini bırak hatırlamayı, unutmaz, unutamazdı.

Yüzüme bakabilmek için hafifçe kollarını gevşetmişti. Şimdi tam olarak ben de onun yüzüne bakıyordum.

Ellerimi uzatmak istiyordum. Uzanıp yüzüne dokunmak... Yüzünü okşamak istiyordum. Özlemiştim. Yer ve gök birbirini nasıl özlüyorsa öyle özlemiştim. Nasıl ayrı olmalarına rağmen yer, göğe bağlıysa ben de ona öyle bağlıydım.

Onunla böyle karşılaşmayı asla hayal etmiyordum. Beni gördüğünde kollarıyla sarmalayacağını hayal dahi edemiyordum. Ama şimdi buradaydık. O karşımdaydı ve saniyeler önce bana sımsıkı sarılıyordu.

Gözümden akan iki damla yaş beni gerçekliğe döndürmüştü. Kendime gelerek bir adım geri çekilmiştim. Yani... O daha önce çekilmişti.

"Hey, neden ağlıyorsun?"

Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Ne dersem diyim utançtan kızaracağımı biliyordum. Sadece sustum.

"Dün geceden beri hepimiz deli olduk. Seni arıyorduk. Nerelerdeydin. Gözüme uyku girmedi. Kendimi o kadar suçlu hissettim ki gidip kendimi öldürecektim."

Korkuyla yüzüne baktım.

Neler söylüyordu böyle. Benim onsuz yaşayabileceğimi nasıl düşünüyordu. Bunca zaman onsuz kaldığım yetmezmiş gibi bir de bunu bana nasıl söyleyebiliyordu?!

"N-ne diyorsun? Ne öldürmesi..."

"Dün seni havaalanına almaya geldim. Ama yoktun. Abinle konuştuğumda bana bir konum yolladı. Ama oraya geldiğimde sadece valizlerini bulabildim. Ailene ne diyeceğimi düşünürken de kafayı yiyecektim."

Ah, doğru ya... Aileme ne diyecekti. Tüm düşündüğü buydu. Yoksa benim için endişelendiği falan yoktu. Aptal gibi hissediyordum. Her şeye ümitlenen bir aptal...

"Benim geleceğimi biliyor muydun?"

Başımı hafifçe iki yana salladım.

"Bilmiyordum...
Ama bilseydim..."
Bir süre sustum. Konuşup konuşmamak arasında kalmıştım. Ama kaybedeceğim bir şey yoktu ki, zaten ona hiçbir zaman sahip olmamıştım.

"Senin göreceğimi bilsem sabaha kadar orada beklerdim ama yoktun. Ve ben,
bilmiyordum..."

Boş boş yüzüme bakıyordu. Duygularım gerçekten incinmiş gibiydi. Kendime yazık ediyordum.

Tiny PieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin