Aynı gün Seoyeon, Jay ve Heeseung beraberlerken;

"Ne olmuş?"

Seoyeon telefonu kapatır kapatmaz Jay ne olup bittiğini sormuştu.

"Ahh, bir sürü şey olmuş."
Seoyeon alnına vurup konuşmaya devam etti.
"Onu oraya göndermemeliydim."

"Kötü bir şey mi var, Seoyeon?"
O sırada olanları dikkatle dinleyen Heeseung bir anda konuya dahil olmuştu.

"Evet, her şey o kadar kötü ki..."
Seoyeon masaya yasladığı ellerini yüzüne kapatmıştı.
"Harin çok zorluk çekiyor."

Ve ardından ağlamaya başlamıştı.

Jay onu teselli edercesine sırtını sıvazlarken Heeseung bir şeyler düşünüyor gibi görünüyordu.

Ortamda sadece Seoyeon'un ağlama sesi ve diğer insanların konuşma sesleri duyuluyordu.

Oturdukları masada ise ölüm sessizliği hakimdi.

Üzgünler mi yoksa sinirliler miydi hiçbiri bilmiyordu. Belki biraz da pişmanlardı.

"Güzelim, ağlama. Bunları halledebilmenin bir yolunu bulacağız. Sana söz veriyorum."
Jay eli hala Seoyeon'un omzundayken konuşmuştu.

Seoyeon ellerini yüzünden çekerek kırmızıya çalan gözlerini açığa çıkarmış, Jay'in yüzüne bakıyordu.
"Nasıl halledeceğiz Jay? Elimizden ne gelir ki?"

Jay biraz olsun Seoyeon'u rahatlatmak istiyordu. O ağlarken kendini diken üstünde ve suçlu hissediyordu. Kendisinin suçu olmamasına rağmen Seoyeon'un ağlamasına dayanamıyor kendine kızıyordu. Ona göre Seoyeon bu dünyada üzülmemesi gereken tek kişiydi. O Jay için oldukça kıymetliydi.

"Bilmiyorum...
Nasıl halletmemiz gerektiğini gerçekten bilmiyorum."
Jay kısık sesiyle mırıldanırken hafifçe başını iki yana salladı.

Onlar henüz yeni üniversiteye başlayacak çocuklardı. Ellerinden ne gelirdi ki?
Japonyaya Harin'in yanına uçmak mı? Ahh, bu şartlar altında onlar için çok sıkıntılı olurdu.

"Benim bir fikrim var."
Sessizliği bozan Heeseung olmuştu.
Harin'i daima koşulsuz sevmiş olan Heeseung, bu durumu en az Seoyeon kadar dert edinmişti.

Jay ve Seoyeon ikilisi anlamaz bir şekilde Heeseung'a bakarken derin bir nefes aldı ve oturduğu yerde doğruldu.

"Ben Koreye okumaya gideceğim biliyorsunuz."

"Ne?! Hayır böyle bir şey bilmiyorduk..."
Seoyeon hızla konuştuktan sonra önce Heeseung'a bakmıştı. O da Jay'e bakıyordu.
Jay başını yere eğmiş Seoyeon'un ne diyeceğini merakla bekliyordu. Ona henüz söylememişlerdi.

"Jay..? Sen biliyor muydun?

Jay yavaşça kafasını salladığında Seoyeon hayal kırıklığına uğramış gibiydi.
Onlar en yakın arkadaşlardı. Böyle olması Seoyeon'u incitmişti.

"Yakın olduğumuzu sanıyordum."
Seoyeon düşünceli bir biçimde sessizce konuştuğunda Jay açıklama yapmak için derin ve hızlıca bir nefes almıştı ki Seoyeon buna gerek olmadığını söyleyerek onu susturmuştu.

Tiny PieWhere stories live. Discover now