31. ON ALTI SAAT YİRMİ DOKUZ DAKİKA

Start from the beginning
                                    

Fakat aşağıya indiğinde kapının açılmamış olduğuyla karşılaştı, sadece yanlış duyduğu bir sesti.

O an bakışları salona döndü, geri gelmiş olabilirdi; çekindiği için yatak odasına çıkmamış olabilirdi.

İlk önce salona girdi ardından diğer odaları dolaştı ve bunu defalarca defalarca ve defalarca tekrar etti. Her odaya girdiğinde bir kez daha avukatını görebileceğini düşündü.

Tek girmediği yer, mutfaktı çünkü biliyordu, o mutfağa girerse asıl vedayla karşılaşacaktı. Tugay da en çok bunu bildiği için gerçekle yüzleşmedi, her odada Eftalya'yı aramaya devam etti, mutfak dışında.

Çünkü o biliyordu, umut biterse veda gerçekleşirdi; umudu bitmesin diye evin her odasında tekrar tekrar aramaya devam etti.

Hayır, terk edilmiş olamazdı; biliyordu, avukatı geri gelecekti.

Saat 15.42

Koşarak Eftalya için hazırlattığı bahçeye gitti. Kendisinden korkuyor olabilirdi ama biliyordu, Eftalya çiçeklerini bırakmazdı. Sığınmak istemediği kendisi olmayabilirdi ama belki de sığındığı çiçekleriydi; onlar Eftalya'yı korkutmazdı.

Ama gittiğinde o bahçede de yoktu. Sanki gözle görülür değilmiş gibi bahçenin her tarafında dolaştı, inşaatın çevresinde döndü ama yoktu.

Sonrasında birazdan gelebileceğini düşünerek çiçekleri suladı.

Zaten Tugay Demir Çeviker'in, Eftalya'nın çiçek bahçesinden vazgeçmemesinin bir nedeni de bir gün gelirse çiçeklerinin öldüğünü görüp üzülmesin diyeydi.

Hayır, terk edilmiş olamazdı; biliyordu, avukatı geri gelecekti.

Saat 16.55

Bütün riskleri göze alarak Ölüm Timi'nin inine gitti, ailesinin mezarları için. Belki de Eftalya ondan korkup kendi gerçek ailesine sığınmak istemişti. Biliyordu, kolyeden nereden olduğunu öğrenebilirdi, biliyordu, aslında onu bulmak hiç de zor olmazdı ama bir umut, kendi içinde onu aklayarak durmadan Eftalya'yı aradı çünkü umudunu bitirmek istemedi.

Tugay Demir Çeviker, biraz da Eftalya Atalar'ın onu terk ettiği düşüncesinden kaçarak kendini kandırıyordu.

Mezarlıkta yoktu. Hatta hiç uğramamıştı bile.

Tugay'ın bakışları Adnan Atalar'ın mezarıyla kesişti ve dudaklarından tek bir cümle döküldü: "Kızın benden gitmez, öyle değil mi? O benden korkmaz." Derin bir nefes verdi. "Sen korkar demiştin."

Hayır, terk edilmiş olamazdı; biliyordu, avukatı geri gelecekti.

Saat 18.12

Dışarısı soğuktu, kar yağıyordu, Eftalya Atalar paltosunu almamıştı.

Ve Tugay Demir Çeviker dış kapıya sırtını yaslamış otururken tek düşündüğü buydu; her şeye rağmen.

Bir yandan da verdiği sözleri düşünüyordu, hiç tutmazsa nasıl geçerdi hayat?

Henüz en güzel uçağını bile yapmamıştı.

Hayır, terk edilmiş olamazdı; biliyordu, avukatı geri gelecekti.

Saat 19.48

Yeniden yatak odasındaydı ama bu kez durup izlediği ne bir mektuptu, ne bir yataktı, ne de piyanoydu.

Önünde bir halka vardı, o halka bir yüzüktü. Baş parmağıyla işaret parmağının arasında tuttuğu yüzüğe bakıyordu dakikalardır. Normalde gülünmezdi ama Tugay, yüzüğe bakarken öyle bir gülmeye başladı ki daha çok kendisiyle alay ediyordu.

BEYAZ LEKEWhere stories live. Discover now