Bölüm 1

373 71 66
                                    

Abim geldiğinde , çoktan sofrayı kurmuştum. Geçen gün geldiğinde ekmeği sofraya koymayı unutmamla birlikte bi tomar dayak yediğim için bugün erkenden eksiksiz hazırlamıştım.

Seymen abim mahallenin marangozhanesinde çalışıyordu.
Son derece saygısız cahil adamın tekiydi. Her zaman iş değiştirir,durduğu yerde durmaz, herkese sataşır, kavga çıkarırdı. Tüm vücudu yara bere içinde olmadığı tek bir gün bile görmemiştim..

Diğer abimse tam tersidir. Yufka gibi yüreği, tertemiz kalbi vardır. Babam ve abimin dayaklarından çok kurtarmışlığı vardır beni.

En Son babam yoğurdu ekşi tutturduğum için beni kemerle döverken soyunup kemerin altına oturmuş;

"Vur baba. Bana vur benim yüzümden ekşi oldu yanlışlıkla ben salladım tencereyi"dedi.

Babam hiç istifini bozmadan abimi kırbaçlamaya başlamıştı. O gün ahırda sabaha kadar yaralarımıza bakıp merhemler sürerek ağlamıştık. Evde ağlayamazdım. Eğer babam ağladığımı görse gene döverdi. İçimde herşeyi biriktirir, taşar duruma gelince gece yarısı içimi boşaltmaya giderdim.

Ali abim herşeyimdi. Ailemizde ki tek sevdiğim insan. Annem beni doğururken ölmüş. O kadar isterdim ki annemin yanımda olmasını. Ama bazen diyorum ki iyi ki ölmüş. Hayatta olsaydı bu zindan hayatı yaşayacaktı. Belki benim çektiklerimin iki katını çekecekti. Semiye teyzem " öldü kurtuldu "der rahmetli anam için..

Çok güzel bi kadınmış anam. Güzelliği tüm köyün ağzındaymış. Babam çok kıskanırmış evden kız kardeşine bile salmazmış. Semiye teyzem ah Semiye teyzem.. Ne çok severim seni. Bir kaçabilsem yanına 5 dakika bile yüzünü görsem yeter. Anama benzetirim , sarılınca anne kokusu gelir burnunuza. Daha evlerine girmeden sıcacık yemek kokularıyla karşılar sizi.

Eniştem çok aşık teyzeme. Bir başka bakar ona. Saygılı davranır. Ona hiç vurmamış. Sevgi bu demek ki yoksa aşk mı? Sahi aşk neydi? Ben bilmezdim. Bilemezdim.
Hele bi babam bu kelimeyi ağzımdan duysa beni gebertirdi. Bana aşk yasaktı kelimesini bile evde kullanamazdım.

18 yaşıma bastı basalı televizyon bile açtırmıyordu babam. Takip ettiğim bi tane dizim vardı sadece onu izlerdim. Daha doğrusu hiç gidemeceğim istanbul'u izlerdim.

Ne güzel bi şehir İstanbul şiir gibi..

Bense çarşıya bile çıkamıyordum.
Ah İstanbul bir hayaller şehri...

*****
Ali abim köyün kahvesinde gece yarılarına kadar çalışırdı. Bazen eve gelmez orda kalırdı. Eve gelmediği günler çok üzülürdüm. Bu ahırda buluşamacağımız anlamına geliyordu benim için..

Ahırda bana Sema'yı anlatırdı gözleri ışıl ışıl.. Sema onun sevdiği ama hiçbir zaman kavuşamacağı kız.. Aynı zamanda benim tek arkadaşım. Sema da Ali abimi seviyor, bunu kendi gözlerimle görmüştüm bizim eve pirinç istemeye geldiği zaman. Gözleri parlıyordu, ne de güzel bi kızdı Sema. Bal rengi gözleriyle açık kahve saçları ne kadarda uyum içinde, ben o kadar güzelmiyim hiç bilmiyorum.

Burnumun üstündeki çiller olmasa belki güzel sayılabilirdim ama eminim değilimdir.En azından sema kadar.. O telaşlı halini görünce hemen tebessümle abime haber ederdim. Nasılda korkardı babasına yakalanmaktan. Sürekli birşeyler bahane ederek eve gelirdi. Babasının çok tarla tokatı vardı.Elleri baya bol olduğu halde ayyaş çulsuz hasandan pirinç istemeye gelmek baya gülünç olsa gerek. Bizde olmadığını bildiği için şadiye teyzeye gider ondan da ister bu sayede yolu uzatmış, abimi 5 dakika daha çok görmüş olurdu.

Dilek ağacının orda buluşurlarmış abimle. O kadar yolu sadece 5 dakika görülebilmek içün yürürlermiş ayrı ayrı..hele Bi gören olursa , Köyde olacakları aklıma bile getirmek istemiyordum.

Sema'nın babası ayyaş hasanın oğluna hayatta kızını vermez. Abimi öldürürler. Bırak abimi öldürmeyi semayı bile öldürebilirler. Ama bunları hiç dillendirmiyoruz ahırda. Sadece bana güzel geçen gününü anlatır,kahvedeki adamların anlattıkları hikayeleri anlatır,arada da dedikodu getirirdi bana. Amacı sadece beni birazcıkta olsa güldürmek olan dedikodular...

Evde neler çektiğimi biliyor olmasi beni biraz gülďürme isteğini tetikliyordu belki de. Bugün de abimsiz geçen bir gün olacaktı görünüşe göre.

Seymen abim biraz önce yattı uyudu. Işığı söndü. Babam hala yok ama birazdan ha geldi ha gelecek.. Sessizce bulaşıkları yıkadım. Seymen abim uyanırsa çok kötü olur. Bugün içimi kaplayan bi huzursuzluk varken,buna hiç dayanamam.

Yer döşeğini hazırlayıp yatağıma girdim. Abilerim arka odada kalıyor.,babamsa mutfakta yatıyordu. Mutfak evimizden bağımsız olduğu için sarhoş geldiğinde orda sızmak kolayına gidiyordu. O gelmeden yatağını yapardım.bazen bahçede sızmış bulurdum babamı. O kadar iridir ki. Abimler bile götüremezdi yatağına. Zorla kendini bana içeriye sokturma çabalarıni sadece bana işkence olsun diye yaptırdığını hepimiz biliyorduk.

Penceredeki yıldızımı aradım bulamadım bu gece. Her gece Yıldızımı izlerken uyuya kalırım. Bu gece yerinde yok. Ali abimi merak ettim birden. İçimde kötü bi his var. Düşüncelerimden sıyrılıp neyse ki uykuya daldım...

Güneş doğduğunda ahıra ineğimizi sağmaya gittim. Çökelek ve tereyağı yapıp satıyorum her hafta. Sütü çok olmuyor anca yoğurt yapabiliyorum uzun zamandan beri..

Parasını babama veriyorum birazını yastık altı yapıyorum. Lazım olursa bir gün diye. Ne diye lazım olacaksa..Semiye teyzemle bahçeye domates soğan ve yeşillikler diktik. Yemeğimi bahçeden çıkarmaya çalışıyorum Semiye teyzem ne fidanı getirirse onu dikiyoruz bahçeye. Bahaneyle görüşmüş oluyoruz teyzemle. Babam bahçe yaparken seslenmezdi. Ne de olsa iş yapıyoruz. Beleşe fidan bulunca...

Bahçeyi suladıktan sonra oturup herkesin uyanmasını bekliyordum çay demlemek için. Seymen abim işe gidecekti çay içmeden gitmezdi. O sırada okul çocukları geçti evin önünden mavi mavi cıvıl cıvıl koşuyorlardı. Ne kadar da neşeliydiler hayat dolu.. Onları izlerken kendi çocukluğum geliverdi aklıma. Daha doğrusu çocuk olamayışım..

Geçen çocuklar gibi cıvıl cıvıl olamadım hiç bir zaman. Mutfak tezgahının önüne tuğla koyup üstünde yemek yapmaya çalışırdım o küçücük ellerimle.. Hayat daha 8 yaşındayken boynuma sarılmıştı. Ortaokuluda teyzem sayesinde bitirmiştim. Oysa ki 5 i bitirdikten sonra babam okula göndermedi. Artık mavi önlük değil, etek ve gömlek giyecektik. Masraf olmasın diye beni okuldan almayı tercih etmişti. Okulun ilk günü teyzem etek gömlekle çıkagelmişti erkenden. Bense ahırda ağlıyordum. Arkadaşlarım yeni üniformalarıyla önümden geçiyordu onları seyrediyordum.

"Hasan enişte bak aldım fistanları.tahsin taa şehre gitti bunları almak için dün erkenden. Gel boşa gitmesin. Gitsin Kızcağız okula. Ben öteberilerini karşılarım. O bana abamdan tek yadigar. Gel he de ha "diye yalvarıyordu.

Ne olduysa kabul ediverdi babam. Uğraşmak uzatmak istemedi heralde. Yada teyzemle uğraşmak istemedi.. Anama benzettiği için yüzüne uzun uzun bakamazdı teyzemin. Daha o yaşta anlardım. Babam teyzemi hiç bir zaman sevmedi. Eve geldiğinde kovmaktanda hiç bir zaman çekinmedi...

Bahçe yapmadigımız zamanlar onu göremeyeceğim için,kaçardım babam yevmiyeye gittiği zaman. Semiye teyzemse ben 2-3 gün görünmezsem, babam ne zaman evden çıksa hemen soluğu bizim evde alırdı. Bazen yemek getirir bazen çarşıdan aldırttığı kuru baklagilleri getirirdi.

Babam geldiğini kahveden duyduğunda sabaha kadar dayak yardim ama hiç bir zaman söylemedim teyzeme...

Dışardan gelen Semanın "berfiiin berfiiin " diye seslenmesiyle kendine geldim.o anda içime bi kasvet oturdu sanki. Kötü şeyler olduğunu hissetmişcesine.kıpırdayamadım. Adeta kaskatı kesildim.

Yanıma gelip beni sarsarak "Ali ali"dedi. Nefes nefese. Gözleri kıpkırmızıydı. Dudağı patlamış, gözlerinin altı mosmordu. Dayak yediği belli oluyordu. Kolundan tuttuğum gibi ahıra götürdüm. İçerdekiler uyanırsa ne olacağı belliydi. Ben soramadan anlatmaya başladı.daha kendime gelememiştim.duyacaklarım için titriyordum....

RENKLENSİN GRİLEŞEN DÜŞLERİM #Wattys2016Where stories live. Discover now