12| Çaylak

55 6 5
                                    

"Görevin ne?"

"Ölüm'ün buyurularını yerine getirmek!"

"Amacın ne?"

"Örgüt için çalışmak!"

"Hedefin ne?"

"Örgüt'ü başarıya taşımak!"

Aktan ile Leydi Afoni'nin arabada geçirdiği çeşitli bir takım olayların ardından üç gün geçmişti. Üç gün boyunca kendimi kitaplara adamıştım.

İkinci gün Tolga yanıma gelmiş ve beni çaylakların kampına alacağını söylemişti. Çaylaklar Örgüt'e yeni gelen, benim yaşımdaki çocukları kapsıyordu ancak tek sorun ben çaylak değildim. Eğitimime çok küçük yaşta başladığım için tamamlayalı uzun zaman oluyordu. Farklı eğitimler alıyordum.

Bunu Tolga'ya söylediğimde hem pekiştirme hem de kafamı dağıtma açısından iyi geleceğini söylemişti. Beni dinlemeden yine adıma kararlar vermişti anlaşılan. Hem, eğitmenimiz Tolga idi o yüzden gözünün önünde bulunmam işine gelmişti.

Şimdiyse hepimiz bir sıra halinde dizilmiş, Tolga'nın sorularını yüksek sesle cevaplıyorduk. Yani, cevaplıyorlardı. Ben susmuş bekliyordum.

Burası hoşuma gitmiyordu. Özellikle tek kız ben iken. Örgüt'e gelecek yaşıtım bir kız bulmayı kafama takmıştım.

"İzel," Tolga başımda dikildiğinde oflamamak için zor durdum. "Sen neden cevaplamıyorsun?"

"Çünküsünü biliyorsun."

"İzel." dedi öfkeyle. "Benden sonra cevapla."

Harika. Bütün sıra bizi izliyordu ve burada birilerini öldürmüş çocuklar olduğunu biliyordum.

"Görevin ne?" dedi Tolga. Sadece bana.

"Eşeklik yapmak."

"İzel." diye uyardı. Birileri kıkırdamıştı. Tolga onlara döndü ve tek bakışıyla susturdu. "Görevin ne?"

"Ölüm uğruna bla bla..."

"Herkes çıksın!" dedi Tolga öfkeyle. Sırıtarak uzaklaştıklarında kumral bir çocuğun bana göz kırptığını gördüm. Herkes gittiğinde Tolga'nın kararan bakışlarını seçebiliyordum. "Ne yaptığını sanıyorsun sen? Ha? Söylesene. Ne saçmalıyorsun?"

"Tolga." diye mırıldandım.

"Burası oyuncak değil. Daima seni korumak için burada olacağımı sanarak kendi kafana göre takılamazsın. Hayatın söz konusu İzel, hayatın!"

"Tolga."

Derin bir nefes aldı. Kendini bıraktı. Birkaç saniyeliğine gözlerini kapattı. Geri açtığında daha sakindi. Ben ise ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum.

Çünkü zordu.

Burada olmak zordu ve ben küçüktüm.

Serseri bir tip değildim, birilerini öldürmemiştim, buraya gelmek istememiştim...

Ben hiçbir günah işlememiştim ama cehennemin tam ortasındaydım ve kavrulan beden sadece benimkiydi.

"Zor, Tolga." diye mırıldandım. Başım öne eğildi. "Zor."

Kolunu bana sardığında kendine çekti. "Biliyorum. Bunun için üzgünüm."

Biz birbirimize sarılarak dakikalar geçirdiğinde kapının sert açılma sesiyle Tolga arkasını döndü. "Görev var," dedi Fırat Abi, Tolga'ya. "İkile."

"Hay hay." dedi ve bana döndü. "Sen biraz dinlen. Ben gelirim."

O gitmek üzere hareketlenmişken hızlıca kolunu yakaladım. Sebepsiz bir şekilde kalbim acıyordu. Birilerine ihtiyacım vardı. Yanımda kalınmasına. "Gitme, Tolga."

"İzel, gitmem..."

Kalbimin şiddeti daha da arttı.

"Gitme, Tolga."

Kalbim yanmaya başladı. Cayır cayır titriyordu. İçindeki zehri atmak istiyordu sanki.

"Çok sürmez." dedi.

Kolunu bıraktım. Kendimi ondan uzaklaştırdım.

"Dikkat et," dedim. Hızlıca kapıya yürüdüm. "Kolay gelsin Fırat Abi," dedim ve oradan çıktım.

Birilerini öldürmeye giden insana kolay gelsin mi demiştim az önce ben?

Yukarıya çıkıp odama geldiğimde yatağımın üstünde oturup kitabıma devam etmeye çalıştım. Olmuyordu.

"Selam."

Yastığımın altında kalan silahı alarak hızla sesin geldiği yöne çevirdim.

Az önce gördüğüm kumral çocuk, kollarını göğsünde kavuşturarak beni izliyordu.

"Ne işin var burada?" diye sordum hızla. Beni takip ederek buraya gelmiş olmalıydı.

"Canım sıkıldı."

"Ha öyle mi," dedim alayla. "Çok pardon o zaman."

Söylediğime gülerek başını iki yana salladı. Dilini dudaklarında gezdirdi. Odamı seyretti. Gerçi buraya oda demek gerekirse. Köşede kum torbası duruyordu.

Eh, tipik genç kız odası işte ne beklersiniz.

"İlgimi çektin," diye mırıldandı. "Geleyim dedim."

"Çattık ya," dedim bıkmış bir şekilde. "İşine baksana sen."

Ellerini cebine sokarak yanıma geldi. Temkinliydim çünkü şu an karşımdaki kişi bir katil olabilirdi ama Örgüt'te kimse kimseye zarar veremezdi.

"Sana bir teklifim var." dedi çocuk.

"İlgilenmiyorum."

"Terk edilmiş deponun yanına devasa bir ateş yaktılar. Parti düzenlenecek. Gelmek ister misin?" dediğinde söylediği içimdeki karanlık arzuların uyanmasına neden olmuştu.

Terk edilmiş depo, Karamelek'in yakınındaydı ve tahminim doğru çıkarsa Asiyan veya Aktan -ki aynı bedenleri taşısalar da çok farklı insanlar olduklarını düşünüyordum, tıpkı ben ve Leydi Afoni gibi- orada olabilirdi.

"Bana uyar." dedim çocuğa.

"Ha şöyle..." Sırıttı. "En azından eğlenmeyi biliyormuşsun."

Gidelim bakalım partiye...

Bölüm hakkında düşünceleriniz neler?

Yıldızlamayı ve benimle yorumlarınızı paylaşmayı unutmayın.

🖤

BAZILARIMIZ KARANLIKTA DOĞARDonde viven las historias. Descúbrelo ahora