''Anna ya da Vienna neden gelmedi?'' diye sordum erkek kardeşlerime.

''Vienna Tampa'daki ağabeyini ziyaret ediyor.'' Dedi Michael Luke 'dan önce.

Sonra benimle konuştuğunu fark edip kendi kendine kaşlarını çattı.

''Evet ve Anna da düğün için bir şeyler almaya gitti. O ve annesi delirecekler.'' Luke kıkırdadı.

''Bahsine girerim'' diye güldüm.

Şimdiye kadar her şey normal gidiyordu. Sadece Michael inatçılık yapıyordu. Bir süre daha erkek kardeşlerimle konuştum ama çok uzayınca dönüp Calum ile konuşmaya başladım. Calum ile biraz konuştuktan sonra daha önce de yanımıza gelen bayan gelip bizi masamıza kadar refakat etti.masaya gelmeden özür dileyip lavaboya gittim.

Ben lavaboya giderken birine çarptım.

''oh, özür dilerim'' dedim.

Gözlerim çocuğun vücudunu süzdü.

Kirli sarı saç biraz kıvırcık. üzerinde kırmızı beyaz bir tişört vardı. Vücudunu özellikle kollarını sarıyordu.

''hayır benim hatam.'' Dedi ve kıkırdadı. O lanet olası kıkırdadı.

Ben kendime gelemeden sol yanağında bir gamze fark ettim.

''woah dur bakalım. '' kıkırdamayı kesti ama hala gülümsüyordu. ''May? May Allen?''

''Ashton Irwin?'' yutkundum.

''Aman tanrım'' birden beni bir kucaklamanın içine çekti. Biraz geri çekildim ama kollarımı onun etrafına sardım.

''Seni görmek güzel.'' Dedi biz ayrıldıktan sonra.

''Seni de'' ona gülümsedim.

''Aman tanrım'' dedi tekrar o bana bakarken ben kıkırdadım.

''Bayağı büyümüşsün'' dedi yanaklarımın kızarmasına neden olurken. Tanrım bu bugün içinde yüzüncü kez kızarmamdı ve saat daha öğleden sonra birdi.bunların hepsi fazla hissettiriyordu.

İlk olarak Calum arkadaş olmak istemişti sonra sarılmıştık onda kalmıştım ve bunlar benim için çok şey demekti. Sonra da Ashton geri gelmişti.

Bekle o geri mi geldi?

''Sen nereye gitmiştin?'' diye sordum benim 'büyümemden ' konuyu değiştirmek için.

''Annem işinde terfi aldı.'' Dedi ellerini ceplerine yerleştirerek ve detayları kısa keserek.

''oh , doğru'' dedim ve bir süredir burada olduğumu fark edip Ashton'dan özür diledim.

''Al, bana numaranı ver belki takılırız ya da öğlen yemeği yeriz.'' Diye sordu telefonun çıkarırken. Onun bu kadar rahat davranmasına kızardım . numaramı yazdıktan sonra ona telefonu geri verdim.

''Sonra görüşürüz.'' Dedi bana el sallayıp gitti. Ailemi aramdan önce ona el salladım.

''hey biraz uzun sürdü ben de sana portakal suyu söyledim. parçacıksız değil mi?''diye sordu Calum ben yanına otururken.

''evet teşekkür ederim.'' Ona gülümsedim.

Bu o kadar da büyük bir mesele değildi ama bu kadar küçük bir ayrıntıyı hatırlaması beni etkilemişti. Onlarda yirmi bir soru oyununu oynarken ona parçacıkları sevmediğimi söylemiştim. Calum'un karşısında oturan babam Calum ile sohbet etmeye başladı.

Annem ben ve Calum hakkında benimle konuşmaya çalışıyordu ama sorularını duymamazlıktan geliyordum çünkü Calum ve babam hemen yanımızda oturuyordu.

Luke ve Michael masanın sonunda oturuyordu. Luke telefonla konuşuyordu genelde Anna ile ve Michael de telefonunda başka bir şeye konsantre olmuştu. Büyük ihtimalle bir oyun. O her zaman oyun delisiydi. Tamam delisi değil belki ama bağımlıydı.

''Sipariş vermeye hazır mısınız?'' dedi tanıdık bir ses.

Başımı kaldırdım ve elinde defter kalem ve üzerinde beyaz önlük ile Ashton'ı gördüm. Bakışlarımız kesiştiğinde bana göz kırptı ve kızardım.

Gerçekten mi? Kendi kendime kızdım.

Calum elini sandalyemin arkasına koydu ve Ashton'a baktı.

''Ashton?'' dedi Luke. Luke Michael'ı dürttü o da başını kaldırıdı ve ikisi Ashton'a gülümsemeye başladı. Sonra ayağı kalkıp 'erkek' kucaklaşmasını yaptılar.

Erkek kardeşlerim Ashton'ı nereden tanıyordu?

''ahbap seni şeyden beri görmedim-'' Ashton söze başladı ama Calum onu böldü.

''Ben Calum'' elini uzattı. Bu oldukça aniydi ama eminim dışlanmış hissetmek istememişti.

Ashton sırıttı.

''Ashton , Ashton Irwin.' Calum'un elini tuttu ve set bir şekilde el sıkıştılar.

''May'' Ashton bana başıyla selam verdi. Ona gülümsedim.

Ashton kendini annem ve babama tanıttı. Onu kısa sürede sevdiler.annem bana bir bakış attı. Tanıdığım bir bakış. Hafifçe başımı salladım çünkü ne soracağını biliyordum. Ashton siparişlerimizi alıp yemek yenen yer ile mutfağı ayıran kapıların ardından kayboldu.

''uh, izninizle.'' Dedi Calum ve lavaboya gitmek için kalktı. O bakış açımızdan çıkar çıkmaz luke ve Michael da izin alıp onun gittiği yöne gitti.


beautifully curved || c.h (türkçe çeviri)Where stories live. Discover now