14.Bölüm/ YÜREĞE GİREN HANÇER

146 8 2
                                    

Bölüm başı, yazım yanlışı varsa özür dilerim...

Aytekin ataş- O yar gelir

🥀
Eylem aktaş - bir fırtına tuttu bizi

Sanrı sizlerle...

Kalbimize giren hançer damarları patlatır , sana en küçük kan ponpalamasını zehir eder.
O kan temiz kanı kalbine atamazsa düzen bozulur. Bozulursa nefesin kesilir.
Küçükken çizgi filim'lerde onların yaşadıkları ev benim evim olurdu, o kadar huzur bulurdumki içinde ve büyüdüm çizgi filim lerdeki gibi evlerin içi huzurlu olmadığını öğrendim.

Abim.
Bazen onu o kadar özlüyorumki sesini unutsam bile kulaklarımda sesini işitmek istiyorum.
" Leyla'm ben gidiyorum "
"Yine görevemi abi ?"
"Yine Leyla'm yine "

Abimin evden son çıkışında yanında Alparslan vardı. Onu orda ilkkez görmüştüm ve bana öyle bir bakıyorduki sanki gözleri benim içimi görüyor kalbimin sesini duyuyordu.
Simsiyah saçlarım rüzgardan uçuşurken onu zarzor görmüştüm, kara gözleri saçlarımda geziniyordu.

Kara gözleri benim o kadar mesud ediyorduki , kalbimdeki altın kafesin içinde saklı anahtarı bulmuş açmıştı.

Alparslan 'la uzun süren at sürme yarışmamız sona ermişti. Efdal'dan indiğimde atın kafasına buse kondurdum. Gözlerim Alparslan'a
Döndüğünde yüzünde içimi ısıtıcak tebessümü vardı.
"Senin böyle marifetin varda benmi bilmiyorum ?" Dedi elleri ceblerinde beni izliyordu.
Elimi atdan çekmiyerek ona yaklaştım.
" vardıda işte fark eden olmadı " dedim kıkırdıyarak, gülümsüyerek kara gözlerini büyüttü.

Yanıma yaklaştı ve bir kolunu belime koydu , "Leyla'm o kadar güzelsinki dallarına dokunamıyorum " sesi mırıltıyla çıkıyor sanki nini söylüyordu. Kalbim öyle bir atıyorduki istemsizce elimi kalbimin üzerine koydum.
Burnunu kafama sürttü ve sıcak dudakları saçlarımın arasına bastırdı.
Göz kapaklarım onu hisseder gibi kapandı. Sanki ben güldüm o ise bana dokunmaya korkan eldi.

"Seni görünce dilim tutuluyor Leyla'm" mırıldanışındaki sıcaklığı kulağımdaki her zerede hissetim. Sanki göğüs kafesimdeki kelebek yerinden çıkacakmış gibi zıplıyor yerinde durmuyordu.
Alparslan'ın telefonu çaldığında bir eli kabanındaki telefonuna gitti.

Telefonun ekranın baktığında yutkunma sesini işittim. Benden uzaklaştığında istemsizce endişelenmiştim.
"Yüzbaşı Alparslan bozkurt! " diyerek telefondaki kişiye kendini kısaca tanıttı. Bu telefon karargahtan gelmiş olmalıydı.

Karşıdaki cevabı duyunca ciddiliğe daha çok büründü," Emredersiniz komutanım !" Dedi ve telefonu kapatım cebine yerleştirdi.
Gözlerim hâyla ondaydı , endişeli gözlerim dahada artıyordu.

Alparslan'ın gözleri beni buldu,
Çenem titriyor, yutkunmakta güçlük çekiyordum. Zorda olsa gülümsemeye çalışıyordum ama yüzümü titreme himayesine alınmıştı çoktan.
"Görevemi ?"
Dedim titreyen ellerimi tuttu.
"Göreve gülüm , göreve " dedi o da konuşmakta zorluk çekiyordu.

"Siz arabaya geçin. Ben eve bırakayım" dedi ve ellerimi kavradı.
Zorlanıyordu. Gitmek ona o kadar zorduki elimi bırakmama isteğiyle kavrıyordu.
Arabaya bindik. Seval yol boyu Alparslan'dan ayrılcağı için ağlıyordu.
Onu böyle gören Alparslan daha çok üzülüyordu.

Alparslan evin kapısının önünde durdurdu. Seval'i benim evime götürücektim. Birbirimize baka kaldığımızda Seval daha çok ağlamayabaşladı.
Bende arabadan indim , Alparslan beni izliyordu.
Seval'in kapısını açtım ve onu indirdim.

SANRI Where stories live. Discover now