ANKARA KADAR

454 39 101
                                    

Öncelikle hepinize hayırlı Ramazan-ı Şerifler. Rahmet, bereket ve Kur'an ayındayız. Umarım bu ayı layığıyla geçirebiliriz. Evet bir klasik olarak kendime verdiğim sözü tutmadım ve bölümü atıyorum. İthafı ithaf alanlar dışında ilk oy atana yapacağım. İlk mesaj atan da olur. Bölümde Mina'nın okuduğu kitap Kapalı Gişe Yalnızlık .AYRICA EKLEYECEĞİM YERLER OLACAĞI İÇİN BULUŞMAYI TEKRAR ANLATACAĞIM. KEYİFLİ OKUMALAR...

Multimedya; Eymen ve Mina
Toygar Işıklı; Söz Olur

Bölüm İthafı; Taze yazarımız @Hizmetkar

Mina'dan

Sen hiç;
Hece hece özleyip
Cümle cümle bittin mi?
Ben bittim...

Ama yine de uzakta bir yerlerde Eylül var bilirim.
Bir şiirde rastlamıştım. Herkesin bir cümlesi olmalıymış, başkalarından gizlediği, içini umutla doldurduğu ve hiç bitiremediği.

Sahi ; umut insanı yorar mı?
Beni yormuyor. Çünkü umut etmiyorum artık. Birer birer vazgeçtim benim olmasını istediklerimden. Ve bir daha istemedim vazgeçtiklerimi geri.

Şimdi Eylül'ü bekliyorum.
Gelir mi? Gelse, bana yetişir mi? Bu soruları zaman cevaplayacak. Anlayacağın herşeyi zamana bıraktım herşeyimi. Teslim oldum ona. Savaşsam kaybedecektim. Öyle ya; bugüne kadar zamanla olan savaşlarımı hep kaybettim. Neyim var neyim yok hepsini aldı elimden. Yine de elleri boş kaldı diye üzülmemeli insan. Ben üzülmüyorum mesela. Çünkü elleri hiçbir zaman boş kalmaz insanın. Sadece elinden geleni yapmıyordur. Ellerini dua ile dolmuyordur. Şimdi bir avuç dua ile susuyorum. Rabbim duyuyor biliyorum.

Vazgeçmiyorum işte
Vazgeçmiyorum yaşamaktan
En azından Eylül gelene kadar...
En az bir Eylül daha görene kadar...

Telefonumun sesiyle başımı okuduğum kitaptan kaldırdım. Acı acı titriyordu. Ekranda yazan ismi görünce yüzümde oluşan tebessüme engel olamamıştım. Yıllardır kalbimin ritmini değiştiriyordu sesini duymak, yüzünü görmek. Çocukluğum, gençliğim ve geçmişimdi o benim. Zaman sevgimizi köreltmemiş üstüne çarşaflar örtmemiş aksine her geçen günde, gün geceye eklediğinde daha da bağlanmıştık birbirimize. Tekrar gözlerimi halen titreyen ekrana diktim.

"Eymen" arıyor.

Aramaya cevap verip kulağıma götürdüm.
"Alo" diye neşeli sesle cevap verdim. Moralin ne kadar bozuk olursa olsun Eymen'in sesini duyunca zaten düzelecekti.

" Alo Mina iki saat sonra ilk karşılaştığımız yerde olur musun? Konuşacaklarımız var"

Bodoslama konuya girmişti. "Nasılsın?" "Günün nasıldı?" gibi soruları yetim bırakarak bunu sorması pek işten değildi. Eymen'i tanıyordum ve sesindeki bu ciddiyetten endişe duymam gerektiğini de biliyordum. İlk kez bu denli aceleci konuşmuş resmiyetle cevap vermişti bana.

" Tamam da sen iyi misin hayatım? Sesin çok kötü geliyor" dedim kuşku ve endişe dolu bir sesle.

" Çok iyim daha iyi olacağım günlerde olacak seni bekleyeceğim." diyerek kapattı. Birşeyler dönüyordu ama ben ne olduğunu tahmin edemiyordum. Sanki başka biri vardı ahizenin diğer ucunda. Eymen her sabah güne iyi başlayalım diye bir mesaj yazardı bana. İçinde o olan ben olan satırlarla karşılardık yeni günü. Ya da telefon edip yine aynı sözlerle uyandırırdı beni. Oysa bu sabah böyle olmamıştı şu an saat akşam olmaya yakındı ve gün boyunca yaptığım tüm çağrıları cevapsız bırakmıştı, telefonu da kapalıydı zaten. Alışkın olmadığım bu durum beni fazlasıyla şaşırtmıştı.

Mantıklı açıklamalar türetip bu duruma fazla takılmamaya karar verdim. Sonuçta radyoda sorun çıkmış ya da Selim'le tartışmış olabilirdi. Özellikle Selim'le kavgalı olduğu zamanlarda fazla huysuz ve çekilmez bir nişanlıya sahip oluyordum ve bazen onun benim kumam olduğunu düşünüyordum.

BİR ÖYKÜWhere stories live. Discover now