Kardeşi hastanede büyük bir sevinçle kızı beklerken bütün parasını çaldırdığını nasıl söyleyecekti? Çocuğun yüzünde belirecek olan hayal kırıklığı gözlerinin önüne gelince yanağını ıslatan yaşlar boğazında düğümlenip birer hıçkırığa dönüştü.

Bakışları karşısındaki derin mavilikle buluşurken aklından geçen tek bir şey vardı.

Yaşamına son verip tüm acılarından kurtulmak.

Bu düşünce her ne kadar ona mantıklı gibi gelse de yapamazdı. Çünkü kendi yaşamını bile sonlandırmaya hakkı yoktu. Kardeşinin tek ailesi olma yükü omuzlarına böylesine binmişken o, kendine ait olan tek şeyi, bu değersiz yaşamı bile sonlandıramazdı.

Saatlerce orada oturdu. Kardeşini düşündü. Yanaklarını ıslatan yaşlarına yenisini ekledi.

Birkaç kişi yanına gelip neyi olduğunu sorsa da kimseyi duymadı, duysa da cevap vermedi. Hava kararmaya yakındı. Bankın arkasından yaklaşan adamın ayak sesleri kulağına dolunca umursamadı.

Adam gelip de yanına oturunca başını diğer tarafa çevirdi. Kimin geldiğine bile bakmamıştı.

Ta ki, ismini zikreden o tok sesi duyana kadar.

"Defne..."

Kendi ismini duyunca yeniyle gözlerini silip yanındaki yabancıya döndü. Kır saçlı, yuvarlak yüzlü bir adamdı. Bir yerden tanıyordu ancak nereden hatırlayamıyordu. Kısa bir süre daha bakınca kim olduğunu hatırlayıp saygıyla ayağa kalktı.

"Levent Bey!"

Patronuydu. Onu canlı görmek pek nasip olmasa da fotoğraflarından biliyordu. Ünlü iş adamı Levent Ural.

Defne, hâlâ şaşkınca patronuna bakarken adam, yaşının verdiği sakinlikle yanına oturması için eliyle işaret etti.

"Otur Defne. Seninle konuşmak istediğim bir konu var."

Bir de işimi kaybedeyim tam olsun diye geçirdi içinden. Sakin kalmaya çalışarak Levent Bey'in işaret ettiği yere oturdu.

"Sizi dinliyorum."

"Çocuklar anlattı. Sanırım gündüz tatsız bir olay yaşanmış."

Genç kız, ağlamamak için kendini zor tutarken başını olumlu yönde salladı.

"Çantanda kıymetli bir şey vardı sanırım. Saatlerdir kendini harap ettiğine göre epey kıymetli olmalı."

Defne başını iki yana salladı. "Tahmin bile edemezsiniz. Kardeşimin ameliyat parası vardı. Senelerdir çalışıp biriktirmiştim."

"Demek kardeşinin ameliyat parası vardı."

Cevap vermek yerine bu kez başını olumlu yönde salladı.

"Ben sana o parayı verebilirim."

Levent Bey'in söylediklerini duyunca şaşkın bakışlarını adama çevirdi. Ancak o henüz bir şey söyleyemeden yaşlı adam devam etti. "Ancak bunun karşılığında senden bir iyilik istemek zorundayım."

"Her ne olursa."

Levent Bey, babacan bir ifadeyle bakıp kıza gülümsedi. "Oğlumla evlen, onu adam et. Dile benden ne dilersen."

"Oğlunuz mu? Arslan Bey mi?"

"Evet..."

Karşısındaki yaşlı adama baktı. Zenginliğinin verdiği güçle dimdik bakıyordu.

"Siz benden ne istediğinizin farkında mısınız?"

Başını hafifçe önüne eğip silik bir tebessümde bulundu.

"Evet, küçük hanım. Senden ne istediğimin gayet farkındayım. Oğlumla evlen ve onu kendine âşık et."

Bir an sinirine yenik düştü.

"Ne kadar da basit bir şeyden bahsediyormuş gibi rahat konuşuyorsunuz! Hem neden yapacakmışım bunu?"

"Kardeşinin yaşamasını istiyorsun da o yüzden."

Gerçekler kızın yüzüne çarpınca gardını indirdi.

"Gel teklifimi kabul et. Ben oğlumu istediğim gibi yola sokayım sen de kardeşini kurtar." dedi ikisinin de kârlı çıkacağı anlaşmayı öne sürerek.

"İyi de daha beni tanımıyorsunuz bile. Neden güveniyorsunuz ki? Belki de sizin ailenize uygun biri değilim."

"Neredeyse bir aydır seni takip ettiriyorum. Oğlum için yeterli özelliklere sahip bir gelin adayısın. Kendi hâlinde yaşayan, onurlu, namuslu, dürüst bir kızsın. Korkum odur ki, Arslan evlilik baskılarıma karşılık her gün düşüp kalktığı, sahte güzelliklerle kendini avutan bir kızla çıkıp gelecek. Senden yardım istiyorum. Arslan'ı yola getir, ben de kardeşinin bütün masraflarını karşılayayım."

Duydukları karşısında bir kez daha şaşırsa da başka şansı olmadığını kabullenmişti. Gurur yapıp böyle bir teklifi reddetse kardeşinin ölümüne razı gelmesi gerekirdi. Bu da hayatında kabul edeceği son şey bile değildi.

Yapacağı şey kesinlikle delilikti. Ayağa kalkıp dik duruşundan taviz vermedi.

"Kabul ediyorum!"

-----------------------------------------------------

Defne üç sene önce geçirdiği trafik kazasında ailesiyle beraber hafızasını da kaybetmişti. Henüz on dokuz yaşındayken anılarından yoksun bir şekilde hastane odasında araladı gözlerini. Aradan geçen zamanda hatırlayabildiği tek şey kardeşi, anne babasının silik yüzleri ve karmakarışık hatıralar olmuştu.

Geride kalan başka biri var mıydı?

Bir sevgili... Canından çok sevdiği ama zihninde en ufak yer edinmeyen sevgili...

Genç kız, Arslan'la yaptığı evlilik sayesinde her şeyi sil baştan yaşamaya başladı.

Peki ya bir yerlerde hatırlanmayan bir sevgili varsa?

Senden Başka Yok || Berna AslıhanWhere stories live. Discover now