Chapter 14: Flowers

93 24 97
                                    

"Cheonsa unnie ile konuşmak beni çok rahatlattı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Cheonsa unnie ile konuşmak beni çok rahatlattı. Bana bilmediğim bir sürü şeyi anlattı. Üstelik hobilerimiz, fobilerimiz, görünüşümüz ve davranışlarımız çok benziyor!" dedim, ağzım kulaklarımdayken.

"Ne öğrendin?" diye sordu K.

Ben bu kadar mutluyken, onlar beni sorguya çekiyordu. Çünkü bir güç, EJ salondan çıktıktan sonra onların oraya girmelerini, duymalarını, görmelerini engellemişti anlattıklarına göre.

"Cheonsa unnie kendi evrenindeki kraliçe. Aynı zamanda bir cadı ve sevgilisi vampir! Yakında nişanlanacaklarmış tabii, o ayrı. Her neyse ama buna mühürlü deniyormuş. Benim de vücudumda sihir olduğundan, aşık olduğum kişi de benim mühürlümmüş. Ama onunla çoktan tanışmışım. Kim olduğunu kendin öğrenmelisin dedi. Ve sizin de vücudunuzda bir tür sihir varmış. Sizin köpeciklere benzediğinizi de söyledi." dedim ve gülmeye başladım.

"Köpecik mi?" ~Yuma

"Ba-başka bir şey söyledi mi?" diye korku ile sordu Nicholas.

"Imm... Hayır. Vaktimiz dolmuştu. Sanırım o ayna sihirli olsada bir sınırı var." dedim.

"Ona güvenebilirdim ama şu vampirlere asla güvenmem. Eğer bir vampir ona o kadar yakınsa, ona da güvenemeyiz." ~K

"Ama onlar aynıydı. Gördüm diyorum size. Ona güvenmekten başka seçeneğimiz yok. Angel'a ondan daha iyi yardım edemeyiz." ~EJ

"Vampirlerden nefret ediyorum." ~Taki

"Onlarla karşılaşmış gibi konuşuyorsunuz." dedim ve kıkırdadım.

Hepsinin yüzüne garip bir hâl bürünmüştü. Kafamdaki yapbozun parçaları yavaş yavaş yerine oturuyor, sonuca yaklaşıyordum.

"Köpecikler... Sarı gözler, hızlı hareket, sese duyarlılık, gölgeler, sihirli şeylere şaşırmamalar, vampirlerden nefret etmek falan filan... Cidden köpecik sürüsü gibisiniz." dedim, sırıtarak.

"Sen... Ne zamandan beri?" ~Nicholas

"Bizden korkmuyor musun?" ~Maki

"Ne dediğinizi anlamıyorum." dedim, onlara şaşkınca bakarken.

Bir anda, sanki refleks gibi gözlerimi EJ'nun gözlerine çıkardım. Bana "yalancı" der gibi bakıyordu.

Cheonsa unnie haklıymış. Bu susuzluk gibi, bitmek bilmeyen bir arzu. Yalnızca hoşlantı değil, aşk. Sınırlarını göremediğim bir duygu.

Onun da böyle hissettiğine nasıl inanabilirim ki? Ben sadece onun için abisi yerine koyduğu arkadaşının küçük kız kardeşi değil miyim? Bu ne saçma sapan bir kader böyle?

"Nicholas, buralarda biraz tur atmak ister misin? Sabah bana göz kulak olabileceğini söylemiştin. Seninle gezmek istiyorum." ne zamandan beri bunu istiyorum?

"Benimle mi?" diye sordu, gözlerini büyütüp bana bakarken.

"Onunla mı?" ~Jo

"Nicholas'la?" ~EJ

"Haa... Ship." ~Harua

"Sus, şimdi sırası değil." ~Yuma

"Ne olacak sanki?" ~Harua

"Çok şey olacak. K hyung hepimizin derisini yüzer." ~Yuma

"İstemiyor musun?" diye sordum Nicholas'a, üzgün bir yüz takınırken.

"Nasıl bir drama queensin sen?" diye söylenerek, numaramı anlamışcasına beni rahat bıraktı abim.

Nicholas ile evden çıktık ve bir sürü çiçeğin olduğu dağda gezindik bir süre. Bu havada bu çiçekler nasıl duruyor bilmiyorum ama çok güzeller.

"Nicholas, sence insanlar ve çiçekler benziyor mu?" diye sordum, yere çömelip çiçeklerin yanından güneşin vurduğu Nicholas'ın yüzüne bakarak.

"Şu an, benzediklerini görüyorum. Güzel gözüküyor." dedi ve tebessüm etti.

"Teşekkür ederim." diyerek, ona sıcak bir tebessümle karşılık verdim. "Ama istediğim cevap bu değildi. Hayatlarını benzetmiyor musun?"

"Hayatlarını mı?" diye sordu, ne demek istediğimi açıklamam için.

"Evet. Her an yeni bir çiçek filizleniyor. Tıpkı insanların doğumu gibi. Senden habersiz, dünya dönüyor. Ama sonra birisi geliyor ve çok güzel dediği çiçeği koparıyor. Tıpkı, Tanrı'nın iyi insanları öldürmesi gibi. Biz, yalancı olduğumuz için mi henüz ölmedik? Bu çiçekler, çirkin oldukları için mi kimse onları koparmadı?" dedim, çiçekleri koparmadan ellerimi üzerlerinde gezdirirken.

Bir süre bana bakmayı sürdürdü. Sanki başka bir dil konuşuyormuşum gibi bakıyordu.

"Ben abimi bir kez kaybettim. Sonra yeniden kazandım. Şimdi ise, ilk kez abimden sonra bağlanmak istediğim insanlar var. Siz... Kendimi güvende hissediyorum, sanki güzel bir çiçek gibi koparılmayacakmışım hissi veriyor. Ama... Ya birisi üzerime basarsa? Bu korku heni yiyip bitiriyor. Ya insanlar, gerçekten insan değilse? Güvendiğim, bağlanmak istediğim bu erkeklerin bir sırrı varsa?" dedim, dolu gözlerimle gülümseyerek ve Nicholas'a baktım onun bana uzun süre dikkatle baktığı gibi.

"Aşkı deneyimlemek benim için hep çok uzaktı. 'Doğru biri var mı?' sorusu her saniye aklımdaydı. Ama çok sıcak gülümsedi... Çocukça davranmıyormuşum gibi, beni yadırgamadı. Onun gözü için güzelleşmeme yardım eder misin, arkadaşım? Çünkü sırrınızın uluması beni korkutsada yanınızda kalmak istiyorum." dedim, göz yaşlarıma daha fazla hakim olamayarak.

Tutunmak istediğim ip en başından beri bir sarmaşıktı. Beni bu bataklıktan kurtarması mümkün değildi. Sadece ben onun ip olduğuna inanmak istedim, o kadar. Sarmaşığın, ipe dönüşme ihtimali var mı? Yoksa daha güçlü bir sarmaşık olup, beni bataklıktan çıkaracak kuvveti kazanacak mı?

 Sarmaşığın, ipe dönüşme ihtimali var mı? Yoksa daha güçlü bir sarmaşık olup, beni bataklıktan çıkaracak kuvveti kazanacak mı?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Sınır: 11 oy 90 yorum

SHADOW // &TEAMWhere stories live. Discover now