Chapter 11: Shy

96 21 98
                                    

"Ben

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Ben... Ben bir Kurtadamım." dedi oğlan, gözlerini sevdiği kızın gözlerine korkudan çıkaramazken.

Cesur ve korkutucu olarak namı yayılan kurtadam olan oğlan, sevdiği kızın gözlerine bakmaya korkuyordu. Kabul edilememekten, aşkını içinde öldürmesi gerektiğinden korkuyordu.

"Kanıtla o zaman." dedi genç kız, kırılgan ve korkak yapısına rağmen. Rolleri değiştirmişlerdi. Belki de sadece kelimeler konuşuyor, duygular arka planda kelimeleri dinliyordu.

"Korkmanı istemiyorum. Beni bir yaratık olarak görme, lütfen. Benim de bir insan tarafım var." oğlanın lafının bitmesini bekledi kız ve "Kanıtla, kurtadam olduğunu." dedi tekrar.

Oğlan olağanüstü bir şekilde genç ve çevik bir kurda dönüştü. Kurdun bedeni güçlü ve korkusuz duruyordu ama sarı gözleri yalnızca korku ile doluydu.

"Sen... Yaratık değilsin. Sen bir Kurtadamsın. Bunu bir sır olarak saklayacağım. Beni bir daha görmeye gelme. Ne kadar tehlikeli olacağını bilmiyorum ve bundan sonra sana güvenemem. Beni anlıyorsun, değil mi? Doğalarımız farklı. Olduğumuzdan öteye gidemeyiz." dedi kız, kabul edilebilir bir açıklama yaparak. Korkuyordu, bu onun için alışıldık bir şey değildi.

"Beni kabul edeceğin bir gün gelecek mi?" diye sordu oğlan, yeniden insan formuna dönerek.

"Üzgünüm..." kızın gözleri sadece af dileyerek bakıyordu.

"Anlıyorum. Her şey için teşekkürler. Bana öğrettiğin tüm duygular için. Özellikle de, aşk için." oğlan, mutlu bir şekilde gülümsedi. Oysaki gözleri çok üzgün bakıyordu. Korktuğu başına gelmişti.

"Ben seni... İnsan olarak tanıdım. Bana kendini, gerçek sen olarak tanıtır mısın? Belki o zaman her şey ikimiz için de daha kolay olur. Ben yalnızca seni değil, gerçek seni de kabul etmek-

"Ne okuyorsun?"

Kafamı kitaptan kaldırdığımda, burunlarımızın birbirine değmesi ile ben yatakla bütünleşmiş, o ise anlam veremediğim bir hızla benden ve bana verilen yataktan uzaklaşmıştı.

"Özür dilerim." dedi, utangaç bir sesle.

Kitapla yüzümü kapadım ve garip mırıltılar çıkardım. Ne demem gerektiğini bilmiyorum!

"Bence de, haber kanalları iyice saçmalayamaya başladı artık. Tarafsız yayın yapmaları gerek... EJ hyung, ateşin mi var? İyi misin? Yüzün kıpkırmızı olmuş." dedi Harua, endişeyle.

"İ-iyim..." ~EJ

"Ne? Koreli olan sensin ama konuşamayan da sensin hyung." dedi Jo, EJ'nun konuşma yanlışına dikkat çekerek.

"Büyüyünce kitap mı olacaksın, Angel? Maki Onkoloji hastanesindeki çocuklarla ilgilenmek istediğini söylemişti." dedi Harua, benimle dalga geçerek.

"Ben... Ihm..." konuşamıyorm! Tanrım!

"Siz ikiniz... K hyung! Bunlar işi pişir-" bunu duymamla, Jo'yu susturmak için kitabı kızaran yüzümden çektiğimde, Jo çoktan susmuştu. Çünkü EJ onun ağzını kapatmıştı.

"Ne diyorsun sen?!" ~EJ

"İkinizde garip olunca, insanın aklına başka bir şey gelmiyor açıkçası." dedi Harua ve kollarını birbirine bağladı, çok haklıymış gibi.

"Samimi olmadığımız için konuşurken utandık. Bu kadar." dedi EJ ve Jo'yu bırakarak odadan çıktı.

"Jo beni çağırdı, bir şey mi oldu?" dedi kapının dışındaki K.

"Hayır hyung, şakalaşıyorduk sadece." diyerek cevapladı EJ.

Kitabı tekrar yüzüme kapadım ve bu utancın nasıl geçeneceğini, EJ'nun yüzüne nasıl bakacağımı düşünmeye başladım.

Yatağın üstüne çöken ağırlıkla, sadece gözlerimin etrafı görebileceği şekilde kitabı yavaşça yüzümün alt kısmına doğru indirdim.

"Bizimle rahat konuşamayacaksan, Nicholas hyungu çağırmamızı ister misin?" diye sordu Harua.

"Konuşacak bir şey yok." diyerek başka yöne baktım.

Ne var ki? Ne konuşacağum?

"Niye utandınız? İşi pişiriyordunuz di'mi?" Jo'nun sorusu ile, Harua onun omzuna sertçe vurdu.

"Ö-öyle bir şey yok. Ne okuduğumu sordu... Sonra... Utandık işte." çok mantıklı bir açıklama yapmışım gibi, yeniden tüm yüzümü kitaba gömdüm.

"Biz senin sevgilini çağıralım. Sen durumu ona anlat. Nicholas hyung!" ~Jo

Onu bu sefer ben döveceğim!

"Jo, seni yemek niyetine pişireceğim!" kitabı bir kenara bırakıp, Jo'nun üstüne atıldığımda onun kaçmasıyla, yataktan kalkıp peşinden koşmaya başladım.

Merdivenlerden hızla peşinden inerken, bana ne fırlattıysa, ellerimi kendime siper edeceğim derken merdivenlerden birer ikişer yere doğru kayıyordum.

Beni son anda kurtaran Nicholas olmuştu. Ona sarılır bir biçimde kurtulmuştum.

"Küçük çocuklar merdivenleri koşarak inmemeli. Yanılıyor muyum?" ~Nicholas

"Jo yüzünden." dedim ve kafamı Nicholas'a yasladım, aynı pozisyondayken.

"Çok yorgunsun, Jo ile yarın uğraşırsın. Hadi seni yatağına yatırayım." Nicholas'a ayak uydurarak, tekrar yukarı çıkmıştım.

"Cidden şüphelerim var... Sevgili misiniz?" diye sordu Harua, odaya girdiğimizde.

"Neden? Sen nikah memuru musun? Ne alakası var bir anda?" ~Nicholas

"Ben bununla yakın arkadaş olacağım, sonra Jo'yu buna dövdürteceğim." dedim, yatağıma yatarken.

"Size yakın arkadaş olmak daha çok yakışır. Her haltı birlikte yiyen ikili, tam oldu." dedi Harua ve kendi dediği şeye gülmeye başladı.

"Bunu sevdim." dedik, Nicholas ile aynı anda ve üçümüz birlikte gülmeye devam ettik.

Bu bölümü atmayı çok istemiştim🤭

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bu bölümü atmayı çok istemiştim🤭

Ship mevzusu ne oldu?

Yavaş yavaş daha karanlık olaylara gireceğiz bir kaç bölüm sonra. Her şey o zaman başlayacak. Bu bölümler lay lay lom olsun biraz. Arada o da lazım.

Sınır: 10 oy - 70 yorum

SHADOW // &TEAMWhere stories live. Discover now