Odamda satın aldığımız eşyaları özenle kutularında bir köşeye koyduktan sonra yatağımda uzanmıştık Yağmur ile. O birebir şahit olmadığı Esra ve Abim olayına şahit olmadığından aşırı mutsuzdu. Ben ise onu gıcık edebilecek bir fırsat bulduğumdan bunu kullanıyordum.

"Makarna yap hadi Yağmur. " Bana döndü hızla.
"Öldüm yorgunluktan, makarnayı da mı ben yapayım?" Hemen onun gibi ajitasyon yaparak mağrur bakışlarımı diktim yüzüne.

"Yani ben mi yapayım bu ayağa bile kalkamayan halimle Yağmur? Aç kalıp ölelim mi?" Yağmur ne yaptığımı anlayarak başını salladı ama yine de beni kırmayarak odadan çıkıp mutfağa gitti.

Ben de telefonumu bu fırsattan istifade kontrol etmek istedim. Fırat mesaj atmıştı.

Yoldaş Bey; Napıyorsun?
Siz; Oturuyorum. Sen?
Yoldaş Bey; Ben de dosyaları inceliyorum. Az sonra davam var.
Siz; Hmm. Kolay gelsin.

Yoldaş Bey; Teşekkürler. Ağrıların var mı? Daha iyi misin?

Siz; Ağrılarım yok. Gayet de iyi hissediyorum. Bugün alışverişe gitmiştik ama tekerlekli sandalyede olduğum için hiç yorulmadım. Ama insanların bakışları biraz utandırıcıydı.

Yoldaş Bey; Utanacak ne var? Boş ver sen insanları.

Yoldaş Bey; Madem gayet iyi hissediyorsun sana söyleceklerim var.

Yoldaş Bey; Kutay'a da söyledim. Bu akşam dışarı çıkıp hep beraber yemek yiyelim mi?

Yoldaş Bey; Yani gençler olarak. Zehra gelecek sen de sizinkileri getir. Beraber yemek yer vakit geçiririz.

Bana göre çok makul ve mantıklı bir fikirdi. Ama babama ve anneme söylemeden ona bir cevap veremeyeceğimden hemen içeri gidemeyeceğimden dolayı babamı aradım. Birkaç çalışın ardından açtı.

"Alo babacığım."
Bir şey isteyeceğine göre yağları hazırla Dicle.

"Efendim kızım." Yatağın örtüsüne parmağımı yaslayıp desenlerini üzerinden hayali çizgiler çekerek sordum:

"Ne yapıyorsun, nasılsın?"

"Ne yapalım kızım oturuyorum, sen?"

"Ben de öyle aynı işte oturuyorum." Kısa çaplı bir sessizlik oldu aramızda. Ben de bu sessizliği uzamasına müsade etmeyerek böldüm.

"Baba ben bir şey diyeceğim."

"Söyle canım kızım." Sesinjn eğlenen bir tona girmesiyle en başından beri bir şey söyleyeceğimi bilerek konuştuğunu anladım.

"Akşam yemeği için Fırat , Abim, kızlar, Zehra, falan hep birlikte bir yere gideceğiz de. Senin için sorun olmaz değil mi?"

"Olmaz kızım tabii ki. Gidebilirsiniz istediğiniz yere. Ama dikkat edin başınıza bir iş gelmesin. Zaten daha iyileşmedin tam."

"Tamam babacığım, ben dikkat ederim kendime. Allah'ın izniyle bir şeycik olmaz ."

"Abine de söyle dikkat etsin sana."

"Ya baba ben çocuk muyum Allah aşkına?" Babamla ufak bir vedalaşmak ardından birbirimizi Allah'a emanet ederek kapatmıştık telefonu.

"Kız Yağmur, yemek yapana gerek kalmadı!" İçeriden ufak çaplı(!) tencere kapak sesleri duyduktan sonra içeri Yağmur daldı.

"Nedenmiş o? Ben haşladım bile makarnayı." Elimi boş ver dercesine salladım.

"Annemler yer o zaman. Fırat'la konuştum. Gençler olarak hep beraber yemek yiyelim dedi. Gidiyoruz. "

DİCLEWhere stories live. Discover now