8. Bölüm

48 8 2
                                    

İyi okumalar !

Sabah ikimiz de alarmın ani çalışıyla uyandık. İnşallah bugün sıkıcı bir gün olmazdı diye dua ettim Allah'a...

Alev "Günaydın meleğim. İyi uyudun mu?"

"Evet canım dün çok yorulduğumuz için aralıksız uyumuşum. Yoksa gece 4 5 gibi kalkıyorum bazen. Ama tekrar yatıyorum tabi ki." deyince güldük ikimiz de.

Uyku benim her şeyimdi ama tutmazsa tutmuyordu işte. Yapacak bir şey olmuyor o anda...

Alev "Tatlım sen formalarını almış mıydın yanına? Okula hangi kıyafetlerle gideceksin?" deyince bir an duraksadım. Hemen kol çantamı alıp içini açıp baktığımda aldığımı gördüm. İçimden bir oh çektim. Çünkü şimdi eve gidip formalarımı alacak halim yoktu.

"Almışım bebeğim. Dün eve gittiğimde odama uğramıştım. O ara almışım. Ben de hatırlamıyorum." deyince bir süre güldüm, o da güldü.

Alev ile formalarımızı giydikten sonra aşağı indik. Ailesi çok güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamışlardı. Dersimiz 9'da başlıyordu ve daha vaktimiz olduğu için kalıp kahvaltı etmeye karar verdik.

Alev "Günaydın anneciğim ve babacığım." diye coşturarak aşağıya indi. Ben de onun arkasından inerek "Günaydın efendim." dedikten sonra masada oturan Alev'in yanına oturdum.

Annesi ve babası da "Günaydın kızlar. Dün geç mi yattınız erken mi?" diye sorunca Alev hemen söze atılarak "Yok anneciğim fazla geç yatmadık. Önemli bir meselemiz vardı onu konuşup yattık."

Annesi, "Neymiş o özel mesele bakalım?" diye sordu. Alev'in gözleri benim gözlerimle buluşunca gülümseyerek kimse anlamadan kaşlarımı olumsuz anlamda oynattım. Zaten bu anlatılacak bir durum değildi.

Alev, "Anne, adı üstünde önemli..." dediğinde annesi sustu.

Evet gerçekten önemliydi ve kimsenin bilmesini istemezdim.

------

Okula geldiğimizde sınıfa girdik. Batuhan ve Emir yine her zamanki gibi erken gelmişlerdi. En arka sıralarda oturuyorlardı. Emir sakin bir çocuğa benziyordu. Batuhan gibi değildi sanki...

Alev herkese günaydın dedikten sonra sıramıza oturduk. Batuhan bana bakıyordu. Ne tepki vereceğimi şaşırmıştım şu an...

Alev'e dönüp "Alev, kantine inelim mi?" diye sordum.

"Peki olur bebeğim." dedikten sonra beraber kantine iniyorduk ki Batuhan peşimizden gelmeye başladı.

Kolumu tutarak "Başak, biraz konuşabilir miyiz?" dediğinde donup kalmıştım karşısında.

"Hayır." diyerek kolumu elinden kurtardım.

"Lütfen sadece 5 dakika." deyince tekrar "Hayır." dedim ama pes edecek gibi bir hali yoktu.

Alev kulağıma eğilerek "Kızım tamam desene işte. Belki önemli..." diye fısıldadı. Alev of Alev...

"Tamam. Sadece 5 dakika..." deyince yüzü biraz da olsa güldü Batuhan'ın.

Elimi tutarak beni bir kat yukarıya doğru yürütmeye başladı. Elimi ondan çekerek yanından yürüdüm.

Kütüphaneye geldiğimizi görerek "Kütüphanede ne yapacağız? Orası sessiz bir yer. İnsanlar rahatsız olabilir..." dediğimde kapıdan içeri girmiştik ve kimse yoktu ve bu daha da tehlikeliydi.

Ah Alev hepsi senin yüzünden. Beni gaza getirdin...

Batuhan, "Ne tesadüf. Kimse yokmuş. Daha rahat konuşabiliriz." dediğinde yutkundum.

Kapıyı kapatıp "Gel istersen şöyle oturalım." diyerek beni bir masaya yönlendirdi.

Ben oturduktan sonra o da yanıma oturdu ve bana döndü.

"Başak, ben dün olanlardan dolayı çok üzgünüm. Beni affet lütfen..." dediğinde üzgün gözüküyordu.

Şu anda ilk defa ona çok yakındım ve kekelememek istiyordum.

"Önemi yok. Tamam." dediğimde yüzümü çevirdim ve içimden bir 'oh' çektim.

Elleriyle yüzümü kendine çevirdi. Gözlerini gözlerime dikti. Şu an gözlerini gözlerime dikmiş ne diyeceğini merak ediyordum.

Daha sonra yavaş yavaş yaklaştı ve dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı. Ona izin vermek istemiyordum. Hayır. Hem de kütüphanede?! Böyle bir şey olacağı aklımdan geçmedi değil!

Dudaklarımı ondan çekerek "Ne yaptığını sanıyorsun sen?! Rahat bırak beni!" diye bağırdıktan sonra ayağa kalktım.

Tam kapıdan çıkacakken kolumu tutup beni kendine çevirdi.

"Çok özür dilerim. Aniden oldu. Tam kendimi affettirdim ama yine bir sorun çıkarttım! Kendimden nefret ediyorum! Beni bir kez daha affedebilecek misin Başak?" dediğinde gözlerine baktım.

"Bu kolay affedilebilecek bir şey değil, ama peki. Affediyorum. Bir daha olmasın!" dedikten sonra kafasını olumlu anlamda salladı.

Daha sonra beraber kütüphaneden çıktık. Ben ondan biraz önde yürüyordum.

Alev bir masaya oturmuş beni bekliyordu. Hemen Batuhan'ın yanından ayrılarak Alev'in yanına gittim.

Beni görünce hemen "Ne oldu? Ne konuştunuz? Hemen anlatıyorsun. Gelişmeler var mı? Hadisene kızım çatlatma insanı..!" diye merakla sorunca "Alev, şu an hiç iyi değilim. Sonra konuşsak?" deyince suratı düştü.

"Ya amaa hayır. Sence ben durabilir miyim? Anlat hemen. Hadiii!" dediğinde pes ederek "Tamam. Gel lavaboya gidelim. Hem elimi yüzümü yıkarım hem de anlatırım olanları..." dedikten sonra ayağa kalktık ve lavaboya doğru yürümeye başladık.

Arkama baktığımda Batuhan bana bakıyordu. Emir de Alev'e. Yoksa Emir...

------

Selam! Geciktiyse kusura bakmayın. Diğer bölümü de en kısa zamanda yayınlayacağım.

Multimedyada Alev (Holland Roden) var. Umarım bu bölümü de severek okumuşsunuzdur.

Görüşmek üzere! Sizleri seviyorum.

Yorum ve voteleri unutmayın! ^.^

Beni Çok SevWhere stories live. Discover now