Havaalanı

31 2 1
                                    

Elim patlayacak olan kalbimin üzerinde duruyordu. Evet patlayacaktı şimdi. Havaalanı girişinde onu bekliyordum. Kimi mi? JEON Jungkook . Üniversiteyi Kore'de okuduğum için onunla üniversiteden tanışıyorduk. En yakın arkadaş gibi bir şeydik aslında. Uzun zamandır görmemiştim onu ve iki hafta önce Türkiye'ye geleceğini söylemişti. Havalara uçmak deyiminin alnını öpmek istiyordum . Çünkü hakkını veriyordu. Her neyse .

Aslında bu kadar heyecan neden yaptım bilmiyorum. İçim kıpırdıyordu. Başım mı ağrıyordu benim? Jia kendine gel. YERDEKİ KARINCAYI ÖPEYİM. METEOR MUSUN OĞLUM SEN. YANIYORUM YARDIM EDİNN!

Uzaktan gördüğüm yapılı vücut ile o olduğu aşırı belli oluyordu. Beyaz bir tişörtün altına siyah eşofman giymişti. Bavuluyla , o tavşan gülümsemesiyle bana yaklaşıyor. BANA YAKLAŞIYOR.

Şok geçirmeyi bir kenara atıp koştum. Koştuğum gibi boynuna atlamamla etrafında döndürmüştü beni. Toprak kokuyor...

-Jungkook-ah çook özledim seni!

-Bende çok özledim güzelim.

Bedenini bedenimden ayırarak gözlerine baktım. Bu adam dışarı çıkmamalı ! Mazallah kem göz dolu etraf!

-Jia , bakmaya devam edecek misin?

-Ne?

-Yedin beni yedin gözlerinle , bana göre hava hoş tabii.

Şakayla omzuna vurdum. Güldü, güldüm. Gülüşüne güldüm. Çok güzel gülüyor. O kadar güzel gülme be adam. Helvamı da gülüşünle yap olur mu?

-Ee nasıl gidiyor Türkiye'ye geleli.

-Aynı Türkiye şartlarında geçiriyorum işte.

-Abartma be kızım, zenginsin sen.

- Ben değil babam zengin .

-Ne fark eder ki?

-Kook uğraşma benle!

-Uğraşınca sinirleniyorsun, hoşuma gidiyor.

-Ee sen naptın?

-Aynı, maçlar falan

-Dikkatli oluyorsun değil mi?

-Maçlarımı izlemiyor musun?

-İzlemez olur muyum hiç?

Evi birbirine kata kata , arda birde ağlayarak izliyorum gerçi. Ha bu arada Jungkook bir boksördü .

-Seulgi teyze nasıl?

-İyi , ev işleriyle uğraşıyor o da.

Sohbet ederek arabamın yanına gelmiştik.
Siyah land Rover'di. Bavulunu bagaja koyduktan sonra o yolcu koltuğuna, ben ise sürücü koltuğuna geçtim. Emniyet kemerlerinizide taktıktan sonra arabayı çalıştırdım.

-Ölmeyiz di mi?

Kısık bir sesle gülerek sorduğu soruya öldürücü bakışlarımı attım

-Kook boğarım seni!

- Ölümün senin elinden olursa daha güzel olur.

-Boş yapma!

-Boş yapmıyorum ya!

-Hadi hadi sus.

Eve ulaştığımızda arabayı bahçeye park ederek , arabadan indik ikimizde. Annem ve babam bizi kapıda karşılıyordu. Dur bir dakika bir dakika! O Sena ile Şule mi? Aman Allah'ım! Bunlar niye burada?! Annem Jungkook'un geleceğini mi söylemişti. Öyleyse eğer ışık hızıyla gelmeleri gerekiyordu.

-Bunlar kim?

-Arkadaşlarım.

-Sarışın güzelmiş.

-Yavşama, yavşama!

- O niyeymiş?

-Sevgilisi varda ondan.

Katiyen yalan! Sevgilisi falan yok. Aklıma gelen ilk yalanı söylemiştim.

-Hmm, şansımız yaver gitmedi desene.

-Yani vardı ama ayrıldılar.

Konuşmamız bitti çünkü kapının önündeydik. Annem Jungkook'a sarıldıktan sonra babamla tokalaşmışlardı. Sırayka Jungkook kızları selamlamış içeri girebilmiştik. Annem yine her yemekten yapmıştı özellikle bugün Jungkook için yaptı zaten.

JK: Seulgi teyze yine döktürmüşsün.

Sena:Sende döktürüyorsun~

------------------------------------------------------------------

Sadece Arkadaşız Donde viven las historias. Descúbrelo ahora