"Çok iyi olur!" diye sevinçle sözünü kesen sevgilisiyle sırıttı ve sözüne devam etti.

"...diyeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun."

"İnsanın hevesini kursağında bırakırsın kızım sen" dedi genç adam asabı bozulmuş bir şekilde. Ardından ciddiyetle devam etti. "Aman sakın orada boğulayım deme de."

"Hadi lan oradan. Ben kaç yıllık yüzücüyüm haberin var mı senin?" diyen genç kız havaya girmişti bile.

"Lan karşında başka biri olsa şu özgüvenine saygı duyabilirdi emin ol. Ulan sen daha yüzmeyi bilmiyorsun, ne bok yicez? Bi de kaç yıllık yüzücüyüm demesi yok mu? Kim çıkardı bu deniz işini?" diyen genç adam soluksuz saydırırken Çiğdem araya girmese devam edeceğini biliyordu.

"Akın demiş işte. Ne zamandır işten güçten millet başını kaldıramıyor, toplanamıyoruz. O öyle deyince bizde heveslendik. Hem niye gömüyorsun oğlum sen beni! Ben kıyıda dalıp çıksam bana yeter. Sanki kendisi milli yüzücü de, gelmiş artistlik taslıyor."

"Tamam, kapat. Fazla uzattın" diyen adamın kibirli sesiyle genç kız nefesini yanaklarında şişirdi.

"Sen var ya-"

"Biliyorum, sus."

"Sen-"

"Bitti dedim."

"Hayvan-"

"Bende ağzını yüzünü yiyorum." deyip kapanan telefonun ekranına anlamsızca birkaç dakika baktı genç kız. Ardından telefonunu yatağın üzerine atıp çantasını hazırlamaya devam etti.

Hep beraber toplanıp denize gitme kararı almışlardı. Dilşah 6 aylık hamile olduğu için muhtemelen girmeyecekti ama ayakları şiştiğine göre, kuma sokması iyi olabilirdi. Hem deniz havası hepsine iyi gelecekti. Genç kız son olarak kendi havlusunun haricinde bir havlu daha koydu çantasına. Şimdi bu Emre olacak apaçi sevgilisi sadece şortuyla çıkar gelir birde orada hastalanırdı genç kız hiç uğraşamazdı. Ardından gülümsedi ve bunun mümkün olamayacağını düşündü. Emre hasta olsa sabah akşam götünde bıkmadan dolanacağını biliyordu. Aynı şekilde sevgilisinin de öyle yapacağını biliyordu.

Bir keresinde hasta olduğunda iyileşene kadar sevgilisi peşinden ayrılmamış, ilaç saatlerini hep o hatırlatmıştı. Hiç gocunmadan yaptığı, samimi tavırları ona bir kez daha aşık olmasını sağlamıştı. Çoğu konuda fazla detaylıca düşündüğü ve hiç tatlı söz etmemesi doğruydu ancak zaten Çiğdem de onun bu tavrına vurulmuştu. O 'ilgilenmiyorum' havalarını anca kendi götüne yuttururdu çünkü genç kız, çoğu konuda Emre'nin kendisinden bile daha plancı ve duyarlı olduğunu fark etmişti. O yüzden birbirlerine söyledikleri, ettikleri; hiçbir söz, hiçbir zaman gerçek niteliğini taşımıyordu. Sözle değil, yürekle seviyorlardı.

# İn aşağı.

Emre'den gelen mesaja gözlerini deviren genç kız herşeyi düzenleyip koşar adımlarla odadan çıktı. Zaten gecikmişlerdi muhtemelen Cemreler çoktan gitmişlerdi. Anne ve babası emekliliğin verdiği keyifle gündüz yürüyüşlerine çıkmışlardı. Zaten günlerden Pazar olduğu için oradan da pazara uğrayıp birkaç birşey alacaklardı muhtemelen. Kısa bir not bırakıp evden çıktı.

Emre arabasına yaslanmış bir vaziyette evlerine bakıyordu. Üzerindeki spor, askılı plaj elbisesiyle sarışın sevgilisinin önüne doğru yürüdü. Bu süre zarfında o da gözlerini kendisinden ayırmamıştı.

"Hiç fena olmamışsın." dedi genç adam yakışıklı yüzüyle çapkınca sırıtarak.

"Bu hayatımda duyduğum en berbat iltifattı. Ağzına ne de yavan duruyor sevgilim" dedi genç kız da gülümseyerek.

KıroMan (3)Where stories live. Discover now