67. BÖLÜM: "Kan Ve Kurşun"

En başından başla
                                    

Alnı ter içindeydi Silahı tutan eli titriyordu. Tüm bunlara rağmen, “Hayır.” dedi. “Silahımı alıp ateş et. E-ğer ateş etmezsen eve yaklaşırlar.”

“Tamam. Telsiz nerde? Mestan’a ulaşmayı denedin mi?”

Birkaç metre ileride parçalara ayrılan telsizi gösterdi. “Vurulduğum sırada elimden düştü. Ondan önce ulaşmayı denedim ama çekmedi.”

“Başka bir telsiz var mı?”

Başını salladı. “Hayır. Perla kendine ait olanı evde unutmuş.” Göğsü, acıyla şişerek indi. “Hadi, ateş et!”

Sözünü ikiletmedim. Silahı ondan alıp kendimi kollayarak dışarı ateş açmaya başladım. Bunu ilk kez yapmıyordum. Daha önce silah tutmuş, Steven’ı vurmuştum ama şu an yaptığım çok daha farklıydı. Kabza avucumda ısınırken, tetiği her çekişimde avucuma uygulanan baskı tüm bedenimi titretiyordu. Avucum gittrikçe daha fazla ısınıyordu ve buna devam etmek zorundaydım.

Tetiği son çekişimde, kurşunumun bittiğini belirten o sesi duydum. “Siktir!”

“Rozelin! Rozelin, mermiler odamda. Git ve al.”

Mirel, kanlı avucunu yere bastırmıştı. Güç almaya çalışıyordu ama ne kadar fazla acı çektiğini içinde bulunduğumuz kargaşaya rağmen görebiliyordum.

“Önce sen Mirel.” Cevap vermesine zaman tanımadan onu yeniden kendime çektim ve hırkasını omuza iki tut sarıp sıkı bir düğüm attım. Sırtını yeniden duvara yaslarken, “Dediğini yaptım, onlara ateş açtım. Bir süre bize yaklaşamazlar.” Ellerim hala kollarındaydı. Biri Mirel’in kanıyla ıslanmıştı. Acıyla dolan, endişeyle büyüyen mavi gözleri Perla’yı bulduğunda içini çekti.

“O… Ama daha vakti gelmedi.”

“Biliyorum.” Mirel’in başını kendime çevirdim. Daha fazla acıya ihtiyacı yoktu. “Sadece kendinle ilgilen. Şimdi oğlumun yanına gideceğim, sakinleşmesini sağlayacağım. Sonra sana mermileri getireceğim ve…” Nasıl yapacağımı bilmiyordum. Nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu! “Perla’nın doğum yapmasına yardımcı olacağım. Ben dönene kadar dayanabilir misin?”

Tereddüt etmedi. “Evet.”

Belimdeki silahı çıkarıp eline tutuşturdum. “Kendini zorlama. Yaklaştıklarını anladığın an sık.”

Zemindeki kanlı avucundan destek alarak daha fazla doğrulurken, başını hızlıca salladı. “Git hadi.”

Dizlerimin çökelmiş vaziyetini bozmadan yaralı Mirel’i arkamda bırakarak oğlumun bulunduğu odaya ilerledim. Derin bir nefes alıp kilidi çevirdikten bir saniye sonra, karşımda ağlamaktan gözleri şişmiş Alaz vardı. Duruşu dik, alt dudakları aşağı bakıyor ve yumrukları sıkıydı. Onu hemen kollarıma aldım.

“Özür dilerim, bebeğim, çok özür dilerim.” Sırtını sıvazlarken, üzerine kilitlenen kapı açıldığından beri atılan her kurşunu artık daha net duyuyordu. Her kurşunda küçük bedeni irkiliyordu. Geri çekilip, suratını ellerimin arasına aldım. İçinde bulunduğumuz durumu ona nasıl anlatabileceğimi bilmiyordum. Henüz çok küçüktü.

KIZIL GECE +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin