"Abla dur şu an savaş ilan edemeyiz, eniştem seni bekliyor."dediğinde ufak bir aydınlanma yaşadım.
Doğru ya onun evi kafeye daha yakındı bizden daha erken giderdi.

"Doğru ya." dedim kafamı sallayarak,
"Ömer arada beynini kullanıyorsun he aferin, keşke vizelerde de beynini böyle kullansan fena olmaz hani."

Ömer boş boş bakıp,
"İlla bir laf Atacan bana değil mi?
Yav yürü ya daha üçyüz dörtyüz metre yol gidecez yayan."dediğinde oyalanmadan kapıyı açıp ayakkabılarımı giymeye başladım.
O sırada karşı dairenin kapısı açıldı ve evet işte o küçük velet.
Yanında sarı,küt saçlı ve mavi gözlü bir kız vardı.Tam bir sarı civciv.
Ömer'in yaşlarındaydı muhtemelen.

Ayakkabımın bağcığını bağlar bağlamaz eğildiğim yerden kalktım.
Bir de ne göreyim!Az önce bana yürü daha çok yolumuz var diyen Ömer alık alık etrafa bakıyor ve heyecandan arada gözleri sarı civcive kaymıyor değildi.İşte şimdi tam olarak anlamıştım...neyi anladın diyeceksiniz.Bu veledi neden bu kadar çok sevdiğini anlıyordum.

Küçük çocuk,"Teyze hadi ayakkabılarımı giydir."dediğinde,şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım.Bu kadar erken yaşta teyze olduğuna göre ablası ondan bayağı bir büyüktü ya da erken evlenmiştir.

Yalandan öksürüp Ömer'in süslü sevda hayallerinden uyanmasına yardımcı oldu.Ben merdivenden inerken o da beni takip ediyordu.
Sokaktan aşağı inerken Ömer'e doğru bakıp pis pis gülümsedim.
Şu an tam olarak soğuk terler döküyordu.İçimden bir ses,
"Erzurumda sıcak ter dökecek değil ya."dediğinde içten içe espri kalitemin Ömer'in yanında dura dura düştüğünü farkettim.
Düz bir ifadeyle asla benden yana bakmıyordu.

Suratına pis pis gülümsemeye devam ettim.Göz ucuyla beni kontrol etmeyi ihmal etmiyordu.Gözlerimiz kesiştiğinde kendimi tutamayıp,
"Ben mi sorayım sen mi söylersin?" dedim içime sığmayan bir merakla.

"Kurban olduğum mevlam sana öyle bir algı açıklığı vermişki."dedi, şaşkınca gözlerini açarken.

"Onu seviyor musun?"

"Tam olarak bilmiyorum, yani sanırım hoşlanıyorum."dedi biraz çekingen bir tavırla.

"Vay be Ömer, senin de birinden hoşlandığın günleri görecektik."

"değil mi abla ya, daha çocukken beni çamaşır makinasının içine sokmaya çalışıyordun ne ara bu günlere geldik." dediğinde, gülmemi engelleyemedim.Sadece bir oyundu Ömer, sadece oyun.

Bahsettiğimiz kafeye yürüyerek gelmiştik, eve yakındı.Cam kenarı bir masada oturmayı seçmiş bir adet Kamer vardı kafenin sol tarafında.

Ömer" Ben iki arka masanızdayım."dediğinde,ona başımı salladım ve masaya yürümeye devam ettim.Uzaktan geldiğimi gören Kamer ayağa kalktı ve ben yaklaşınca sandalyemi çekti.

" Buyrun hanımefendi hoşgeldiniz."dediğinde gülmeden edemedim.Ben oturduktan sonra o da benim karşıma oturdu.

"Hoşbuldum beyefendi, keyfiniz de pek yerinde sebebi nedir?"

"Sebebi karşımda oturan kişi, tabiri caizse saadet-i seniyyem olur kendileri." dediğinde, küçük bir öksürük çıktı ağzımdan.Masada duran açılmamış suyu açıp bana uzattı.Bir yudum içip kapattım.

"Ne yersin?" dedi, açık kahve gözlerini merakla bana döndürerek.
Menüyü inceleyip.

"profiterol yemek istiyorum."dedim yüzüm gülerken çünkü en sevdiğim tatlıydı.

"Tamam o zaman ben de ondan alayım." dedikten sonra ikimize de sipariş verdi.

"Afitap ya sen konuya gir ya da ben."

Pide Kuyruğu •Texting•Where stories live. Discover now