Beş Mevsim

3.1K 174 26
                                    

 

  Multimedya: ŞANLI HÜSREV

    Bölüm sonundaki tepkilerinizi gözlemlemeyi iple çekiyorum.. Ondan böyle bir şey bekler miydiniz ?

     İyi okumalar...

🍁

       İnsanlar notalar gibiydi. Doğru anda doğru sesleri bastığınızda parmaklarınızın ucundaki enstrumanda harikulade bir besteye de dönüşebilirlerdi, dehşet verici bir melodiye de. Bestenizle insanlara huzur verebilirdiniz. Sevginin varlığına da inandırabilirdiniz...

      

      Levent de huzurlu günlerin ve sevgi dolu birlikteliklerin varlığına inanmak ve inandırmak istiyordu Aysın'ı. Ama Aysın'ın duyduğu suçluluk duygusuyla ördüğü duvarlar bir süre sonra Levent'e de o kızdan uzak durması gerektiğini telkin etmişti. Günler koca konakta iki aşığın köşe bucak birbirlerinden kaçmasıyla su olup, akmıştı.

       Levent Aysın'ı huzursuz etmemek adına ya ahalinin kahvaltıya oturduğu saatten çok önce Hüsniye sultanla kahvaltısını yapıp, şirkete geçiyor ya da hiç kahvaltı yapmadan çıkıyordu. Aysın'sa, her ne kadar küçük-deli kalbi Levent'i görmek için çırpınsa da, kahvaltıya hep en son iniyordu. Onu göremeyince içinde oluşması gereken rahatlığın yerine hayalkırıklığı oturuyor, bütün kahvaltı boyunca tabağındaki zeytinleri, peynirleri ve salamları birbirleriyle harbe tutuşturarak tarumar ediyordu.

       Yine bir sabah kahvaltıya oturduklarında Hüma'nın gözleri Aysın'ın mum gibi sönmüş yüzüne, neşesi kaçmış gözlerine ve taranmamış saçlarına kaydı. Abisiyle arasında geçenlere yanlışlıkla şahitlik etmiş, ikisi arasındaki gelişmelerden fazlaca memnun öpüşmelerinin sonunu beklemeden, kimseye fark ettirmemek için yanlarından ayrılmıştı. Ama belli ki ters giden bir şeyler vardı. Kendisinin de şaşkınlık ve hayal  kırıklığıyla deneyimlediği 'ilk öpücük' fiyaskosunun Aysın için de gerçekleşip gerçekleşmediğinden emin olamamakla birlikte, günlerdir sofraya gelmeyen abican'ının bir şeyleri yüzüne gözüne bulaştırmış olabileceği fikri ağır basıyordu. Aysın'ın solup giden yüzüne baktıkça da bu fikir sağlam ipuçlarıyla destekleniyor, kuvvetleniyordu.

      İştah'ı kaçmıştı. En son Emre'ye olanlarla ilgili tartıştıklarından beri abisiyle konuşmamıştı. Çatalı kahvaltı tabağının kenarına iliştirdi ve bugün yetimhaneye gittikten sonra şirkete uğrayıp, abisini olanlar hakkında sorguya çekmeye karar verdi.

        Kendi küskünlüğünden, kırgınlığından daha mühim bir şey varsa o da ailesinin huzur ve selametiydi.

         Ancak yetimhaneye gittikten sonra şirkete uğramamasını gerektirecek bir şey merdivenlerden iki ayak üzerinde iniyordu: Levent Şamiloğlu.

          Şaşkınlıkla abisinin sararıp solmuş çehresine, günlerin uykusuzluğunu barındıran koyu göz altlarına ve dağılmış takımına baktı.

         Levent'in geldiğini gören herkes başını kaldırıp baktı. En son Aysın'la göz göze geldiler. Kuyunun dibine taş atılmış gibi odadaki derin sessizliği yaran bir ses duyuldu ve Aysın sandalyesini geri çekerek masadan kalktı.

          "Ben doydum. Herkese afiyet olsun!" Dedi. Sesinde hiçbir garez, art niyet yoktu. Sadece kaçıp gitmek ister gibi bir utanç, burnundan aldığı nefes yetmiyormuş gibi açık bir ağız ve günlerdir ilk defa yüzüne gelen renk: yanaklarındaki kırmızlık...

KABADAYIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin