Limos 6

45 7 2
                                    

Gaia bir şeylerin ters gittiğini yaşamı boyunca edindiği tecrübelerden dolayı belki, hissediyordu. Rahatsızlık hissi veren ve Kaidan ile doğru gitmeyen bir şey vardı.

Onun naçizane eve bırakma teklifini tabii kabul etmemişti ama iblis onu beklemeden cisimleşmeyi kullanarak ikisini bir falezin kıyısına götürmüştü. Ayakları toprak zemine değdiği an Gaia etrafına şöyle bir baktığında dünyanın hangi köşesinde olduklarını anlamıştı hemen.

Dalgalar falezin eteklerine çarpıp köpürüyor ve gecenin karanlığında dağılıyordu. Gaia saçlarını havalandıran rüzgarı ve nemi hissediyordu lakin iki doğaüstü yaratık da soğuğu hissetmiyordu.

"Burası evim değil?" dedi sessizliği bölmek adına saçmalamak pahasına olsa da. Çünkü Kaidan huzursuz ve hala garip bir şekilde sinirli görünüyordu. Ve bu Gaia'ya rahatsız hissettiriyordu.

"Biraz dinlenmek için vakit yok mu?" diye sordu dalgaları izleyen iblis Gaia'ya bakmadan. O an onu daha dikkatli incelendiğinde sahiden bir ölümsüz için fazla yorgun ve bitik göründüğünü düşündü Gaia. Hiçbir şey söylemeden en kıyıya yaklaşıp yere, kum ve denizin köpüklerinin birbirine karıştığı kayaların üzerine oturdu. Uzaktan, çok uzakta bir yerden bir deniz fenerinin çanı kulaklarına dolmuştu bu arada. Saat gece yarısı olmuştu demek ki. Gözleri, ayın denizin üzerinde bıraktığı lekeye dalıp gitmişken neredeyse bir metre uzağına onun gibi oturan iblis dikkatini dağıttı.

Gaia, gülmekten kendimi alamadı. "Bilmiyorum az daha uzağa otur istersen. Böyle yanlışlıkla sana değebilirim çünkü."

Kaidan bu dediği dünyanın en komik şeyiymiş gibi kahkaha attığında Gaia beklemediği için değil, sesinin yoğunluğu ve kahlahasının güzelliğimden dolayı dumura uğramıştı. Aptal iblis, türünün hakkını verircesine arzu uyandırmaktan çekinmiyordu. Her hareketi büyüleyici ve etkileyiciydi inadına.

"Sevgili Atlı," dedi artık Gaia'nın alıştığı hitap şekliyle. "Bilmiyorsunuz ki, aslında ne kadar yakın olmak istiyorum size."

Gaia kaşlarını çattı. "Sıkıldım artık gizemden." dedi. "Seni engelleyen ne?"

Kaidan bakışlarını ona çevirdiğinde istemsizce yerinde dikleşti melez melek. Kaşları hala çatılı olmasına rağmen ona olan kızgınlığı tek bir bakışla geçmiş gibi garip hissetti.

Hayır, bir iblise aşık olmayacaktı. Gaia o kadar aptal değildi. O bir melekti ve cehenneme giremezdi. Aynı zamanda bir Atlıydı ve sorumlulukları vardı. Aşk için tüm dünyayı tehlikeye atamazdı.

Ama Kaidan iblis olmanın hakkını sonuna kadar verircesine çekici ve günaha davetti ki, sadece gözlerine bakarak bile onun büyüsüne kapılıyor gibi oluyordu.

"İblisler," dedi Kaidan yeniden bakışlarını denize çevirerek. "İblisler hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz."

Gaia bunu sesli olarak tekrarlamayı reddettiği için cevap vermedi. Fakat artık bir şeylerden habersiz olmaktan sıkılmıştı. İblis bir nişanlısı vardı üstelik. Annesi, düğün tarihlerinin yakınlaştığını ima edip duruyordu ama Gaia doksan dokuz yaşındaydı henüz. Ölümsüzler için evlilik ve aşk manasız iki kelimeydi yani, varoluşunun bu kadar başlangıcında bir iblisle evlenmeyi niçin istesindi ki?

"Aklımı karıştırma Kaidan." dedi en sonunda kendi düşüncelerinden yorularak. "Senden hoşlandığımı itiraf ediyorum ama daha fazla beni bu kaotik 'şeyin' içerisine sürüklemene razı gelmiyorum."

Kaidan siyah çekik gözlerini yanındaki meleğe çevirdiğinde Gaia, söylediklerinin büyük bir yalan olduğunu kendi içinde en azından kendisine itiraf etti. Çünkü anlamsız bir şekilde onun istediği her yere onun peşinden gidebilecek gibi güçlü bir çekim hissediyordu ona. Büyülenmiş gibiydi. Ya da daha fazlası. Bilmiyordu ama, onun bakışlarında gizli olan bir şey Kaidan'ı istemesine neden oluyordu.

Gerçek Canavarlar- GayTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang