Bölüm 34: O Gece

Start from the beginning
                                    

Chan, ilk defa bir erkeğe, hayır, bir insana böyle bir merhamet duygusu hissediyordu. Onun yaralarını sarmak, hem ruhunu hem de bedenini dinlendirmek istiyordu. İlk defa, birisine sarılarak uyudu.

Sabah Hyunjin, Seungmin'in durumunu öğrenmek için aradığında, Chan ile aralarında garip bir diyalog geçti. Bir bebeğin, hiçbir şey yapmadan yaraları sarabileceğine dair. Aslında, Hyunjin o akşam için Jae ile ilgilenecek başka birisini bulabilirdi. Ama bu, Seungmin'in ruhunun iyileşmesi için hoş bir bahane olabilirdi. Jae ile vakit geçirmek, Seungmin'e iyi gelebilirdi.

Chan da onunla hemfikir olunca, Jae ile ilgilenmeyi kabul etti. Chan, Seungmin ve Jae, güzel bir gün geçirdiler.

Sonraki gün Jae'yi bırakmaya gittiklerinde, Seungmin kapıda karşılaştıkları yalanını söyleyerek Felix'i görmeye karar verdi. Ancak arkadaşının yanına gittiğinde, kendini eskisinden farklı hissediyordu. Sadece Felix'e karşı değil, kendisine karşı bile bastıramadığı bir suçluluk, bir depresyon hissi vardı.

Bununla savaşmaya, bunu bastırmaya çalışsa da tek başına başaramadı. Ama şanslıydı ki, her şeyden haberi olan Chan, onu yalnız bırakmadı. Seungmin o gün evine dönmedi. Felix ile ayrıldıktan sonra Chan'ın yanına gitti. Chan'dan gördüğü psikolojik destekle, toparlamaya başladı.

Aralarındaki bağın, mağdur ve destekçisi olmaktan ilerisine gittiğini fark ettiğinde, Seungmin artık Chan'a eskisi gibi bakmıyordu. Sözlü olarak herhangi bir ilişkiyi resmileştirmemiş olsalar da, Chan, Seungmin'in sevgilisi gibi davranmaktan kendini alıkoyamadı. Kısa bir sürede birbirlerine karşılık besledikleri hisler, hiç tensel temas olmadan, büyük bir sevgiye dönüştü.

Ne kadar Felix'in bunu bilmemesi gerekse de, Hyunjin de ikisini gizliden gizliye destekledi. Sonunda Seungmin ruhunun tamamen arındığını hissettiğinde, okula başladılar. Evet, yaşadığı uğursuz olay eskisi kadar rahatsız etmiyordu belki onu ama, en yakın dostunun yaşananlardan bihaber, vurdumduymazca davranması, Seungmin'in canını sıktı. Sonunda, ona hiçbir şey açıklamadan araya mesafe koymak gibi bir hata yaptı.

Ama Felix'in dostluğu ve asla pes etmeyişi sayesinde, bu sefer tüm samimiyetleri ve daha güçlü bir dostlukla yeniden bir araya gelmişlerdi.

Seungmin ve Felix masada oturup derin sohbete daldıklarından, bir anda yanlarında beliren Hyunjin ve Chan'ı geç fark ettiler.

Felix, Hyunjin'in kucağındaki Jae'yi gördüğünde tüm dikkati dağıldı. Jae'yi kucağına aldı, onu yanaklarından öpmeye başladı.

Jae, bebek sesleri çıkararak kikirdedi, Felix'e tepki verdi. Uzaktan bakıldığında bile, Jae'nin Felix'i ne kadar sevdiği çok rahat anlaşılıyordu.

Aralarına Seungmin de katıldı. Parmağını Jae'ye uzattı. Jae parmağı hemen yakalayıp ağzına götürmeye çalıştığında, Seungmin gülerek elini çekti.

Jae, Seungmin'e kızdı, çünkü kısacık hayatında yapmayı en çok istediği şey, Seungmin'in parmağını emmekti. Kaşlarını çattı, yumruk yaptığı elini göğsünün üzerine götürdü ve daireye benzer bir hareket yaptı.

Felix bir kahkaha patlattı. "Kızmış sana." Dedi Seungmin'e bakarak. "Sana kızdığını söylüyor. Ona bunu ben öğrettim."

"Ah, görüşmeyeli bu konuda baya ilerlemişsiniz." Dedi Seungmin. "O zaman ona insanların parmaklarını yalamaması gerektiğini de öğret. Nasıl söylerim, işaret dilinde?"

"Hey." Dedi Felix gülerek. "Bu bir bebeğe hakaret etmektir. Jae gördüğü her şeyi ağzına sokmaya çalışıyor."

Hyunjin, patlamamak için kendini sıkmaktan kıpkırmızı olmuştu. Felix ile göz göze gelince, dayanamadı. Yavaşça Felix'in kulağına eğildi. "Yalamayı seviyor, değil mi? Aynı babası gi-"

"Hık!" Felix, Hyunjin'in lafını bitirmesine izin vermeden ondan uzaklaştı ve hıçkırdı. İnsan içinde böyle bir şey duymaktan çok utanmıştı, Hyunjin'in hiç utanması yoktu.

"Başka yerde fingirdeşin." Seungmin, gülerek Jae'yi kucağına aldı. Onu ellerinden tuttu ve kafede çalan müziğin ritminde oynatmaya başladı.

Jae'nin mutlu ya da mutsuz olduğunu ayırt etmek genelde çok zordu. Ama Felix ve Seungmin'e hep tepki veriyordu. Seungmin ile oynarken de, aynı bebek seslerini çıkarttı, aynı şekilde güldü.

"Neredeyse bir yaşına basacak artık, gittikçe büyüyor." Dedi Felix heyecanla. "Jae'nin ilk adımlarını görmek için sabırsızlanıyorum."

"Hı-hm. Ben de." Hyunjin, Felix'e arkasından yaklaşıp omzuna bir öpücük kondururken, Chan ile Seungmin de göz göze geldiler. Birbirlerinin düşüncelerini okumaları imkansızdı şimdi.

Şu ana kadar Chan ve Seungmin arasında sarılıp uyumaktan, ki o da sadece bazı zamanlar, başka bir tensel temas olmamıştı. Seungmin'in yaşadığından dolayı onu ürkütmek istemediği belliydi, ama Hyunjin ve Felix'i böyle gördüğünde, belki canı mı çekiyordu? Seungmin, Chan'ı anlamaya çalıştı. Chan ise, sadece Seungmin'in kucağında bebekle ne kadar güzel durduğunu düşünüyordu.

"Siparişleriniz!" Garson, yemeklerle birlikte masaya geldi. Jae'yi, daha önceden getirilen mama sandalyesine oturttuktan sonra, keyifle yemeklerine koyuldular. Tabi meraklı Jae, yetişkinlerin ne yaptığı ile çok ilgili olduğundan, asla susmuyor, sürekli onları rahatsız ediyordu...

 Tabi meraklı Jae, yetişkinlerin ne yaptığı ile çok ilgili olduğundan, asla susmuyor, sürekli onları rahatsız ediyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

~~~~~~~~~~~

Yeter bu kadar kaos falan sıkıldım ben, chanmin smut ve Jae&Felix soft moment gelicek bundan sonra. Tabi isterseniz 🫣

The Babysitter | Hyunlix ✓Where stories live. Discover now