1.3

3 0 0
                                    


===============================

Bu eziyet, bu evden kurtulana kadar devam edecek.

Şimdi değil.

"Emin misin? Tunç Hoca kendin yaptığını duyarsa beni mahveder."

Elimdeki iğneye geçirdiğim ip havada sallanırken gözlerim aynadaki bedenime tekrar ilişti.

"Benim inadımı biliyor. Benim istediğimi söylersen sana birşey diyemez. İzin vermem zaten."

"Ama-"

"Dikiş atmayı beraber öğrenmemiş miydik? Anlamaz zaten. Yarayı görmeyecek bile. Sadece benim iyi olduğumu söyle, ki sormazsa söylemene gerek yok."

Derin bir nefes alıp verdiğinde Irmak pes etmiş görünüyordu.

"Tamam, benim ne yapmam gerekiyor?"

"Sen içeride bekle yeter. Ben hallederim."

Küçük banyodan çıkıp kapının önünde durdu.

"Peki, sorun olursa iki metre ötendeyim."

Kapıyı kapattığında hastane odasındaki küçük banyoda tek başıma kalmıştım. Banyolardan nefret ediyorum.

"Hadi bakalım, Stephanie. Bir insan nasıl dikilir görelim."

Kendi yaptığım şakaya (şüpheli) kendim gülerken, elimdeki cımbızla sabitlediğim iğneyi alıp sargısını çıkardığım yaraya yaklaştırdım.

Dikey tuttuğum iğneyi yaranın olduğu yerin üstünden derime batırdığımda bunun acı vereceğini bile bile yapmam aptallığımdan mı yoksa mazoşist olduğumdan mı bilmiyorum.

Üçüncü defa iğneyi tekrar derime geçirdiğimde yaranın yarısı kavuşmuştu. Canım öylesine yanıyordu ki elimdeki cımbız acıdan titreyen ellerimden kayıp yere düştüğünde ipin ucundaki iğne intihar ipinde çırpınan bir insana benziyordu.

Yarada resmen asılı duran ipin ucundan iğneyi tekrar elime aldım ve yarayı tekrar dikmeye devam ettim. Sert bir kapı açılma sesiyle Pınar hesap sorar gibi bağırmaya başlamıştı.

"Nerede o?"

Irmak cevap vermediğinde şaşırdığını biliyordum.

"Liya nerede?" Bunu soran kişi Hârun'du.

"O iyi mi?"

Soruyu soran kişi Aziz'di ve ben neden hala bu üçlünün birlikte yapışık üçüz gibi gezdiğini anlamıyordum.

"Lavaboda." Irmak korkmuş bir ses tonuyla cevap verdiğinde adım sesleri banyonun kapısına yaklaştığında arkamı dönüp Kilidi çevirecektim ki kapı sertçe açılmıştı.

Üzerimdeki yarım atlet olmasa çıplak olduğum için bana öyle baktıklarını zannederdim ama karşımdaki üçlü bana cin görmüş gibi bakıyordu.

Üçünün de gözleri karnımdaki yara ve elimdeki iğne arasında mekik dokurken arkadan gelen Tunç da cabası olmuştu.

"Öylece odaya dalamazsınız bu hastanenin kuralları-"

Gördüğü manzara onu şaşırtmış olmalı ki cümlesini bile tamamlayamamıştı.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"

Aziz ve Hârun'u ittirerek karşımda durdu.

"Çıldırdın mı sen? Kendi yaranı kendin dikmek de ne demek? Sen-"

Şuan dinlemek istediğim son şey bu olduğundan onları odadan tek çıkaracak şeyi düşünüp konuştum;

"Şuanda yarı çıplak sayılırım ve üç erkek bana bakıyor. Ne kadar rahatsız olduğumu tahmin bile edemezsin. Lütfen odadan çıkın."

Bay Gizem 'Karanlık Prensin Oyunları'Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu