0.9

11 3 0
                                    

"Hastaneye değil. Sahile gidelim."
Harun kriz geçirdiğimi öğrendiği için ısrar ederken ben sadece Sahile gidip nefes almak istiyorum.

"Hastane-"

"Gerek yok. Başımın etini yemesinler diye öyle söyledim. Her astım hastası kriz sonrası hastaneye gitmiyor."

Motorda olduğumuz için birbirimizin sesini duymakta zorlanıyorduk. Bu yüzden Bağırarak konuşuyorduk ki kasklar yüzünden bu bile zordu.

"İyiliğin için söylüyorlar."

"Tıp bilmesem onlara katılacağım. Ama endişeleri gereksiz."

"İki yıldır kriz geçirmiyorsun. En son geçirdiğinde ölümden döndün. Sence normal değil mi?"

Cevap vermek yerine gözlerimi etrafta gezdirmeye devam ettim. Yolda giderken bedenime çarpan soğuk için bile motor kullanabilirim.

"Ellerini kaldırma. Belime sar da düşme."

"Gerek yok."

Ellerimi bir süre daha serbest bıraktıktan sonra ellerimi yandaki tutamaçlara sabitlediğimde sahile varmıştık.

"Park et gel."

İndiğim gibi her zamanki yerime yürümeye başlamıştım. Burası bazen kafamı dinlemeye geldiğim ve sadece Oğuz abi, Pınar, Tunç ve Hârun'un bildiği bir yerdi. Bilmelerine izin verdiğim tek yerdi.

"Burayı seçmeni hiçbir zaman anlamıyorum."

"Herkes senin gibi düşündüğü için bu alan bu kadar boş zaten."

"Herkes gibi olmamak için mi burada oturuyorsun?"

"Kendim gibi olmak için burada oturuyorum. Çünkü ben burayı seçerdim. Herkes olsam bile."

"Ama herkes değilsin?"

"Bu subjektif (öznel) bir yargı olur."

"Bu özel bir yargı olur."

Kapadığım gözlerimi açıp ona baktım. Gözlerinde gördüğüm kahverengi tonlarında değişim olduğunda şaşırmıştım.

"Ne? Ne oldu?"

"Bana getirdiğin şeyler. Mermi kovanı ve o kamera. Ne yaptın? Uras Komiser neden seni götürdü?"

Kafamı geriye atarken gözlerimi devirdim.

"En alt kata gittim yanınıza gelmeden önce. Olay yerinde birşey bulurum diye. Uzun süre aradım. Saldırgan ya zeki ya da planlı.İkisini aynı yerde buldum. Bir dolabın altında. Kimisine göre zekice, kimisine göre aptalca. Ama bence doğru birşey yapmış. Almak için geldiğinde aramak zorunda kalmayacaktı. Ama ondan önce ben gidip buldum. Şuan polis orada olduğu için hiçbirşey yapamayacak. Ama garip olan şu ki, polis onu bulamayacak. Onu ben bulacağım."

Söylediklerimi Hârun'a değil de kendime anlatıyordum sanki. Yine de aldırmayıp gözlerimi az da olsa dalgalı olan suya diktim.

"Bulmayacaksın. Bu işi bana bırak."

"Yok öyle bir dünya. Kanıtları ben buldum. Söylemesem haberin olmazdı."

"Söylemesen hapse girersin de ondan. Yoksa söylemezsin sen zaten. Şimdi sadece seninle paylaştım ayaklarına girme."

Gözlerimi devirdim ve elimi yanımda oturan Hârun'un omuzlarına sabitledim.

"Birini seçecek olsam yine seni seçerdim. Sana güveniyorum çünkü. Orada kim benim yaptığım mimikleri anlardı ki senden başka? Sen diğer herkesten farklısın. Bu yüzden şuan yanımda oturuyorsun."

Bay Gizem 'Karanlık Prensin Oyunları'Donde viven las historias. Descúbrelo ahora