BANA NE!

5.9K 10 4
                                    

          Sara, odasında, karşı sedire özenle serilmiş elbiseye baktı kaldı uzun uzun. Bunu Necmi Bey göndermişti bugün. Sadece elbise mi? Öğleden sonra kapılarının önüne yanaşan arabadan kahya kadın bir sürü hediye indirip bırakmıştı evlerine. Yanındaki adam bunları Sara'nın evine taşırken kahya kadın annesine yaklaşıp alçak sesle bir şeyler söylemişti. Mutluluktan çılgına dönen annesinin gözleri adeta yerinden oynamıştı. Zaten daha arabayı gördüğü an bir haller olmuştu yaşlı kadına. Sanki bir kral karşılıyor gibi koşarak yaklaşmıştı arabaya ve içinden inen kahya kadına. Sara, bu sahneler karşısında içinin feci şekilde bulandığını hissetti o an. Bu kadar da olmaz artık. Sanki ellerinde kalmış, kötü bir maldan bir an önce kurtulmak ister gibiydi ailesi. Tabii kötü mal da tabiri caizse Sara oluyordu. 

       Sara, evin giriş kapısının hemen yan duvarına sırtını verdi, kollarını siz ne yapıyorsunuz der gibi bağladı ve iğrenç komikliği sadece seyretti. Bir ara kahya kadınla gözleri buluştu. Kadının bakışlarında haydi iyisin, büyük balık yakaladın şeklinde bir ifade vardı ki bu genç kızı hafiften sinirlendirdi. Kendi o bunağı hiç istemiyordu ki! Böyle ona bayılıyormuş gibi davranmaları kanın beynine sıçramasına fazlasıyla yetmişti. Hemen başka yöne çevirmişti yüzünü. O kadını ve annesini daha fazla görmeye dayanamazdı. Allahtan kahya kadın fazla oyalanmadı. Annesine mesajını verip üzeri kapalı, çift atlı arabaya bindi zarifçe. Sara, kahya değil mübarek kraliçe sanki diye onunla alay etti için için. Arabacı kırbacını şaklatınca atlar hareketlendi ve o hiç hoşlanmadığı  durum bitti.

        Annesi önce kızını hatırlamadı, telaşla içeri koştu ve gelen yığınla hediyeyi açmaya başladı. Gördükleri karşısında hazine bulmuş birine benziyordu. Atlas ve ipek kumaşlar, oyalı örtüler, birkaç esans şişesi, el işlemeli terlikler, seccadeler, lokumlar, şekerler, ve muhteşem bir elbise. Annesi neden sonra Sara'yı hatırladı ve telaşla kızına seslendi:

-''Kız koş bak! Adam her şeyin en iyisini sana layık bulmuş ve göndermiş. Hele elbisene bayıldım!''

Sara hala kapının önünde sırtı duvara dayalı, soğuk bir sesle karşılık verdi annesine:

-''İyi, çok beğendiysen sen giy! Umrumda bile değil!''

Sara'nın bu soğuk ve aldırmaz halinden endişeli annesi o hazineyi bırakıp dışarı fırlamıştı hemen. Kızını kolundan tutup çekiştire çekiştire içeri sokmuştu ama bir yandan da söylenmeyi elden bırakmamıştı:

-''Ah benim saf kızım, anlasana, adam dünyayı ayaklarına sermeye hazır! Hem unutma baban söz verdi. O söz çok önemli bizim için!''

Sara:

-''Söz değil, para önemli sizin için. Hiç utanmıyorsunuz da beni resmen satıyorsunuz.''

-''Sus kız! Anne babaya karşı gelinmez, baban evin atası ve o ne derse biz onu yaparız!''

Sara annesinin bu son çıkışmasına cevap verme gereği bile görmedi. Bir an önce o panayırdan ayrılıp odasına gitmek istiyordu. Annesi durdurdu onu:

-''Çamaşırlar bitti mi?''

Sara buz gibi konuştu:

-''Bitti sahip!''

-''Sen iyice saygısızlığı ele aldın ha! Aaa dur bakayım! Omzuna ne oldu senin?''

Sara çoktan unuttuğu omzundaki derin sıyrığı kapatmak için elini hızla o noktaya kapatsa da geç kalmıştı. Nasıl da çıkmıştı aklından, kahretsin! Şimdi bir sürü ahret sorusu ile karşı karşıya kalacaktı ve aklına gelen başına geldi.

Anne:

-''Ne oldu kız omzuna senin?'' diye ısrarla sorusunu yineledi.

-''Çamaşır asarken oldu herhal.''

SARA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin