-''Anneeee biz fakir değiliz ki!''

Anne burada kendini rahatsız eden gerçeği ona hatırlatmak istiyor:

-''Evet ama mal varlığımız iki ağabeyin arasında pay edilecek.''

Sara, sararan yüzüyle bakıyor annesine bir an ve başka bir isyan çığlığı dökülüyor dudaklarından:

-''Nedennnn?! Ben de sizin çocuğunuz değil miyim, nedenn?''

Anne boynunu büküyor ve düşük bir tonda onu yanıtlıyor:

-''Bir kere böyle gelmiş böyle gider. Adet böyle! Erkek evin garantisi, kızlar ise evlenip gider. Hem bunca yıllık adeti bilmez misin?''

Sara artık iyice bırakıyor çenesinin yayını:

-''Size de adetlerinize de....''

Annesi hemen onu susturmak için atılıyor söze:

-''Susss! Susss! Babanla ağabeylerin evde, bir duyarlarsa çok fena olur!''

-''Fena olursa olsun! Beni öldürsünler daha iyi! Siz benimkine hayat mı diyorsunuz?!''

Anne:

-''Deli deli konuşma kız, beterin beteri var!''

Sara annesine daha sert çıkışmak üzereyken kendilerine doğru gelen küçük ağabeyi Kazım'ı gördü. Yağcı karaktersiz diye geçirdi ilk önce aklından Sara. Onun kendi menfaati için yapmayacağı yalakalık yoktu, büyük ağabeyi gibi onu da çok iyi tanıyordu. Kazım yaylana yaylana, biraz alaycı yanlarına gelip durdu. Annesinin yanında kızın başında dikildi. Pis, yapışkan bir gülümseme koydu önce yüzüne ve konuştu:

-''Babam gönderdi beni. Sesinizi duydu da...''

Anne:

-''Yok bir şey, Sara ile konuşuyorduk sadece.''

Kazım:

-''İyi iyi.'' dedi ama bu sözcükler kendine yetmemişti. Sara'ya takılmayı çok seviyordu çünkü:

-''Kız gelin olacaksın ha!''

Sara:

-''Git başımdan zebani!'' diye bir yılan gibi tısladı ona cevabında.

Kazım:

-''Düzgün konuş benimle! Ben senin ağabeyinim!''

Sara bu kez konuşmadı ama eğildiği çamaşır leğeninden doğrulup önce ona ters ters baktı, sonra da gözlerini devirdi. Ağabeyinin bu harekete nasıl uyuz olduğunu biliyordu. Ve düşündüğü gibi de oldu.

Kazım:

-''Oyarım o gözlerini senin!'' dedi ve kardeşinin üzerine yürümek istedi ama anne araya girdi:

-''Dur oğlum. Şunun şurasında düğüne ne kaldı? Rezil etme bizi elaleme.''

Kazım, kardeşine ne kadar sert biri olduğunu hatırlatmanın rahatlığında bir adım geriledi. Annesine dönüp konuştu ardından:

-''Babam seni içeri çağırıyor, şu düğün ile ilgili sana danışacakları varmış.''

Yaşlı kadın oğlunun koluna girip karşılık verdi ona:

-''E haydi gidelim öyleyse, baban bekletilmeyi sevmez.''

Aslında kadının yapmak istediği iki kardeşi birbirinden uzaklaştırmaktı. Çünkü Sara'nın dövüş horozu gibi kabaracağını anlamıştı önceden, şimdi bir kavganın hiç sırası değildi. Ama hem oğlu hem de Sara rahat durmuyordu nedense.

SARA (Tamamlandı)Where stories live. Discover now