35: hisler yalanların önüne geçebilir mi

Start from the beginning
                                    

minhos😽
ışıkların yanıyor

acik biraktim cikarken

minhos😽
nerdesin peki

nerde oldugumu ogrenmeni isteseydim basindan soylerdim

minhos😽
tamam hatalıyım biliyorum ama en azından içini çocuklara açar mısın
senin için endişeleniyorlar

ne diyim cocuklara
minho tarif calip satmis mi diyim
hyung diye pesinde dolastiginiz minho yalancinin teki mi diyim
ne diyim

minhos😽
hepsini diyebilirsin
yeter ki içinde tutma

kimseyle konusmak istemiyorum
o yuzden bana yazmazsan sevinirim

minho
jisung
nerede olduğunu söyle konuşalım bi
sonra yazmam bir daha

konusacak ne var
bitti her sey

minho
bitmedi
geleyim bi yanına
iyi olduğunu göreyim yeter
lütfen söyler misin

cadde peno'dayim

minho
geliyorum hemen
ayrılma bir yere

🍩

hava henüz yeni kararmaya yüz tutuyordu. sokak lambalarının ışığı pek fayda etmese de tamamen kararacak olan sokakları aydınlatmaya yetiyordu. cadde peno sakin bir kalabalığa eşlik ediyordu. insanlar evlerine varmak için hızlı ve sessiz adımlarla yolu aşıyorlardı.

tüm bunların arasında çimenlerde bulunan puflara kendini bırakmış olan jisung, dizlerine kapanmış şekilde oturuyordu. iki gündür düşünmediği şey kalmamıştı ve kafası olaylar yüzünden oldukça doluydu. arkadaşlarına olayı anlatamadığı içinse patlama noktasına gelmişti. ne olmuş olursa olsun minho hakkında kötü bir şeyler demelerini istemiyordu. jisung'u böyle mahveden şey ise hâlâ onun iyiliğini düşünüyor olmasıydı zaten.

kitty'i açmadan önce yaşadığı binbir türlü sıkıntının ardından güzel bir yerlere gelmenin sevincini bile yaşayamamıştı. kendisine sürekli sıkıntı olan akrabaları, onlarla iletişimini kestikten sonra kendisini kullanmaya çalışan arkadaş çevresi yer edinmişti. bütün bunları atlatıp geride bıraktıktan sonra erkek arkadaşı minho, kendisi kadar güvenmiş olduğu kişi meğerse onu sırtından bıçaklamak için yapmıştı bunca şeyi.

bütün bunların farkındalığı öyle sert vuruyordu ki yüzüne, hepsinin toplanmışlığı minho'nun yaptığıyla patlamıştı sanki.

soğuktan dolmuş olan gözlerini kırpsa göz yaşı süzülecekti yanaklarından. kırpmadı. kendine sarılır şekilde kollarını vücuduna doladı. düşüncelerinden kurtulup hava almak için çıktığı caddede, düşüncelerinin asıl sebebi olan kişiyi beklemesi ironikti. bu yüzden güldü kendi kendine. insan kaçınmak istediğini sandığı için yanılgıya düşüyordu çoğu zaman, içten içe kendini buna inandırmaya çalışsa da yine ihtiyacı olan kişi o'ydu, bunu biliyordu.

kafasını dizlerinden kaldırdığı gibi caddede kendisini izleyen minho'yu görmesi bir oldu. uzakta olmasına rağmen gözlerinin parıltısını görebiliyordu ve bu içinin kıpırtıyla dolmasına yetiyordu. lakin bununla kalmayıp gözleri de doldu aynı zamanda. kendine göre kısa gelen altı aylık süreçte ona bu denli bağlanmış olmasına şaşırıyordu, elinde olsa bu hislerden kurtulmak ister miydi buna bile net bir yanıtı yoktu.

oturmuş olduğu pufta kıpırdandığı sırada minho yanına ulaştı. elinde tutmuş olduğu hırkayı jisung'un omuzlarına bırakırken bakışları yerdeydi.

"iyi misin?" minho sorması gereken sorunun bu olmadığını biliyordu, cevabını tahmin etmek zor değildi nasıl olsa.

"iyiyim."

elleri soğuktan donduğu için iki bacağının arasına sıkıştırmıştı ve bu hali minho'da ellerini tutma isteğine yol açıyordu. saçma davranıp onu kendinden daha da soğutmamak için jisung'a karşı mesafeli davranmaya çalışsa da bu halleri hiç hoşuna gitmedi.

"üşümedin mi? bir de kısa kolluyla çıkmışsın. evine bırakıyım mı?" peş peşe sorduğu sorulara karşı jisung kafasını olumsuz anlamda salladı.

yerdeki çimleri farkında olmadan kopartırken yanıtladı, "bunaldığım için çıktım zaten, niye gideyim tekrar."

minho konuyu uzatmadan başını salladı. aralarına giren bu sefer yalanlar değil de sessizlik oldu. esen rüzgar tenlerine değerken jisung'un öksürmesiyle endişeli bakışları da bedeni de ona doğru döndü.

"hasta olacaksın güzelim, inat etme de gidelim eve." kolundan tutup kaldırmaya çalıştığı sırada jisung'un ağzından kaçan hıçkırmayla hızlıca tekrar çömeldi önünde. "ne oldu? neden ağlıyorsun?" yüzünü dizlerinden kaldırmaya çalışsa da başaramıyordu bir türlü. "jisung. başını kaldır lütfen." iki eliyle yanaklarından tuttuğu çehresini sonunda kaldırdığında akan göz yaşlarını görmesiyle dili tutuldu. tüm bunların nedeni kendisiydi ve her şeyi düzeltmek için geç kaldığını düşünmek dahi istemiyordu.

"balım neden ağlıyorsun?" sorusuyla jisung daha şiddetli ağlamaya başladığında minho dayanamayıp kollarını sardı bedenine. elleri aynı zamanda yumuşak saçları okşamaya başladı. onu bu halde görmek en nefret ettiği şeydi. "ağlama artık. görmek istemiyorsan beni, bir daha asla karşına çıkmayacağım." ağzından kaçan hıçkırığa engel olamazken tamamladı sözünü, "gitmemi istiyorsan hayatında hiç var olmamış gibi yok olup gideceğim."

jisung kendine sarılan bedenin ağlamasıyla daha da kötü hissederken araya birde söylediği sözler eklenmişti. onu görmek istiyordu, kalbini kıran her ne kadar o olursa olsun görmek istiyordu. birlikte geçirdikleri vakitler ne olursa olsun onun için gerçekti, hislerine güvendiği için ondan vazgeçemiyordu.

kollarını uzun bir aradan sonra minho'nun bedenine sarıp, boğuk çıkan sesiyle yanıtladı. "istemiyorum... benden gitmeni hiç istemiyorum."






YAZARKEN ÖLDÜM BOĞULDUM NEFES ALAMADIM

ONLAR BİRBİRİNİ GERÇEKTEN SEVİYORLAR SANIRIM

thief but in love, minsung ✓Where stories live. Discover now