―❛birinci bölüm❜

Start from the beginning
                                    

"Dostum yemin ederim bir gece Mingyu'nun adını inlediğini duydum..." Jun o günü düşünüyormuş gibi gözlerini kısarak konuştu. Daha sonra hızlı ayak seslerinin ona yaklaştığını duydu ve bir saniyede yatağından itilip karnına ciddi bir tekme yemişti.

"Kapa çeneni, sakın bir daha böyle bir şey söyleme! Ondan hoşlanmıyorum." Wonwoo dişlerini sıkarak sertçe konuştu. Tilki gözleri sinirden alev alev yanıyordu.

"Tamam, tamam, öyle bir şey olmadı. Tamam mı, mutlu musun!" Jun acıyla mırıldandı, toplayabildiği güçle karnını tutarak ayağa kalkarken Wonwoo'ya ihtiyatlı bir bakış attı. "Senin sorunun ne, öfke kontrolü problemlerin mi var?"

"Hoşlanmayacağım bir sikim söyleme ki sana saldırmak için bir nedenim olmasın." Wonwoo az önceki sinirine tezat sakince konuştu.

Jun da yavaş bir hareketle yatağına döndü. "Ne yani bana her gün saldıracak mısın? Her zaman sevmediğin şeyler söylüyorum, buna alışmalısın."

"Son zamanlarda aynı boku durmadan söylüyorsun, sinir bozucu olmaya başladı." Wonwoo, Jun'un karşısındaki yatağa, duvara bakacak şekilde uzandı.

"Bak, aşkını kabul etmek istemediğin için üzgünüm ama..."

Wonwoo, Jun'a keskin bir bakış attı ve diğerini yakasından tutmak için yatağından geri kalktı. Kolunu geriye doğru gerdirerek yumruğunu kaldırdı, sessiz tehdit açıkça ortadaydı.

"Tamam, üzgünüm! Sadece seninle dalga geçiyorum!" Jun, Wonwoo yumruğunu geri indirirken dramatik bir şekilde kalbini tuttu.

Wonwoo sinirli bir şekilde içini çekerek yumruğunu kaldırdığı kolunu düşürdü. "Sinir bozucusun." Topuklarının üzerinde dönmeden ve odadan çıkmadan önce mırıldandı.

Jun bir nefes verdi ve sonunda işkencecisinden kurtulabildi. Wonwoo'nun damarına basmanın durumu daha da kötüleştireceğini biliyordu, oda arkadaşı olarak birbirlerini çok fazla sevdikleri söylenemezdi. Ama ondan kurtulmanın tek yolu buydu, Jun bu fedakarlığı yapmak zorundaydı.

"Dışarı çık, o gitti." Jun'un seslenmesiyle Minghao'nun kafasının bir kısmı dolaptan çıktı 

"Beni oraya tıktığın için teşekkürler. Göt kadar dolapta kıyafetlerimi giymeye çalışırken çok eğlendim." Minghao'nun dolaptaki mücadelesi, darmadağınık görünümünde belliydi.

"Ya saklanırsın ya da o sik kafalı yurtta seks yaptığımız için bizi şikayet eder ve okuldan atılırız. Benden nefret ettiği için bunu yapacağını biliyorsun, hangisini istersin?" Diye sordu Jun, kollarını göğsünün üzerine katlayarak.

Minghao, kıyafetini düzeltmek için makyaj aynasına doğru yürürken içini çekti. "Bence, eğer ikiniz daha iyi anlaşsaydınız, bizi şikayet etmeye bu kadar istekli olmazdı..."

"Kahretsin hayır. Sinir bozucu biri, bunca yıldır onun oda arkadaşı olmaya nasıl devam ettim bilmiyorum. Değiştiremememiz berbat bir şey." Jun sinirle homurdanırken gözleri hala kıyafetlerini düzeltmekle uğraşan Minghao'daydı.

"Yöneticilere onunla iyi geçinemediğini söyle." Minghao omuz silkerek teklif etti.

"Ve? Alışmam gereken yeni bir oda arkadaşıyla değiştirmeleri için mi? Hayır, beni yeterince iyi tanıyan bir pislikle kalmayı tercih ederim." Wonwoo'nun tüm yıl boyunca oda arkadaşı olarak kalmak onu derinden üzüyordu ama, denemek ve alışmak için yeni bir insan bulmaktan nefret edeceğini de çok iyi biliyordu. Wonwoo'yu neredeyse avucunun içi gibi tanıyordu ve Jun bunu itiraf etmekten ne kadar nefret etse de, Wonwoo ile uğraşmaktan deli gibi keyif alıyordu.

Minghao başını sallayarak dudağını emdi. "Bütün bu flört yasağı ve yurtta seks yapmama olayı zaten aptalca. Eğer karma bir okul olsaydık bunu anlardım, lise çağında hamile kalan genç kızlar okul için büyük skandal olurdu ama hepimiz bir grup yetişkin erkeğiz. Birbirimize verebileceğimiz en fazla cinsel yolla bulaşan bir hastalık ya da onun gibi bir şey ve buradaki adamların yarısı bunu umursamaz bile, iğrenç piçler."

"Önceden belirlenmiş olanı değiştiremeyiz. Yani, gayet iyi gidiyoruz, bu yüzden başımızı belaya sokabilecek gereksiz bir drama başlatmayalım." Jun, Minghao'nun elini tutmak için uzandı.

"İyi. Ama ilişkimizin yararı için hala Wonwoo ile daha iyi anlaşmaya çalışman gerektiğini düşünüyorum. Mingyu'dan hoşlandığını söylemiştin, değil mi? Aralarını yap." Minghao, onu kendine çeken erkek arkadaşına gözleri parlayarak baktı.

Jun kaşlarını çattı. "Ne dediğini duymadın mı? Mingyu'dan hoşlanmıyor, erkek arkadaş istemiyor ve sadece ikisinin adını aynı cümlede kullandığım için bana saldırdı."

"O tam bi tsundere -ya da her neyse, belli değil mi? Her ne kadar Mingyu'nun Hong Jisoo'dan hoşlandığını düşünsem de..." Minghao düşünceli bir biçimde tavana baktı.

"Herkes Jisoo'yu sever, o çok tatlı. Mingyu oda arkadaşın değil mi?" Diye sordu Jun.

Minghao, yüzünde büyüyen bir gülümsemeyle Jun'a baktı. "Kesinlikle. Belki onun ve Wonwoo'nun arasını yapabilirsek, oda arkadaşlarımızı değiştirebiliriz ve seni 7/24 alabilirim."

Minghao'nun kolları boynuna dolanırken Jun'un dudaklarında bir gülümseme filizlendi. Minghao'nun ne düşündüğünü görebiliyordu ve ne kadar imkansız olsa da fikri gerçekten çok sevdi. "Kirli düşünceler, ha?"

Orgazm sonrası hormonları hala yüksek olan erkek arkadaşından bir kıkırdama duydu. "Sadece söylüyorum, bu güzel olmaz mıydı? Bütün gün kesintisiz seks."

Jun kollarını Minghao'nun beline doladı ve başını öne eğerek sevgilisinin karnına yasladı. "Beni baştan çıkarma Hao. Bunun imkansız olduğunu biliyorsun, kulağa ne kadar cazip gelse de."

"biliyorum..." Minghao'nun hoşnutsuzlukla astığı suratının her tarafından yaşadığı hayal kırıklığı okunuyordu.

Jun, erkek arkadaşına bakarak içini çekti. "Sadece böyle devam edeceğiz. Şu ana kadar işimize yaradı, değil mi?"

"Keşke saklanmak zorunda olmasaydık..." Minghao sızlandı, sevimli bir şekilde surat asması Jun'un içinde bastırmaya çalıştığı suratının her yerine öpücük kondurma isteğini körüklüyordu.

"Biliyorum. Bu konuda fazla endişelenme. Söz veriyorum, bu cehennem çukurundan mezun olduğumuzda seni buradan alıp birlikte huzur içinde yaşayabileceğimiz bir yere götüreceğim." Jun, Minghao'nun yüzünün her yerini öpme arzusuna yenik düştü.

Kızaran erkek arkadaşından mutlu bir kıkırdama kazandı. "Kulağa hoş geliyor." Dudakları bir araya gelmeden hemen önce cevap verdi.

⟻⊗⟼

bu kitap junhao ve meanie shipperlara iyi gelecek yaralarini saracak

forbidden sensualityWhere stories live. Discover now