―❛birinci bölüm❜

141 12 6
                                    


Minghao sevgilisine daha çok yer açmak için içgüdüsel olarak başını geriye doğru eğdi, vücudu Jun'un dokunuşu altında titrerken omurgası öne doğru eğilmişti. Yanlışlıkla dudaklarından bir inlemenin kaçmasıyla ağzına gömleğinin bir parçasını sıkıştırması bir oldu. Yakanlanmayı asla göze alamazdı. Dilindeki kumaşın tadı damağında dolaşırken, üzerinde zevkle hareket eden sevgilisine bakmak için yaşlarla dolu gözlerini açtı.

Jun, Minghao'nun kalçalarına başparmaklarıyla daireler çizerken, sesini olabildiğince az çıkarmak için kalçalarının itişini yavaşlattı. Minghao alnını Jun'un omzuna bastırdı, sesini bastırmak için ısırdığı gömlek sayesinde ağzından kaçmaya çalışan inlemeleri boğuktu.

Bu onlar için normal bir salı günüydü.

Birbirlerinin odasına gizlice girdiler ve arzularının yoğun olduğu her anda yaptıkları gibi mekan farketmeksizin diledikleri her yerde seviştiler.

Bir öğretmen ya da okul personelinin onları bir depoda bulması konusunda sürekli endişelenmeleri gerekmediğinde okulu tercih etmek keyifliydi. Adrenalinin bazen seksi daha iyi hale getirdiğinden şüphe yok, ama birlikte geçirdikleri zamanı kesintiye uğratan biri için endişelenmemek çok daha iyi hissettirdiğinden odaları bu gizli kaçamak için daima en uygun yerdi. Jun, Minghao'yu istediği kadar şımartabilirdi -veya tam tersi. 

Jun yatağına yaslanırken sevgilisinin de kucağında kendine yer edinmesine izin verdi. Alt taraflarının az önceki faaliyetlerinin eseri olarak ıslak ve yapışkan olduğu ve vücutlarının birbirlerine sıkıca bastırılırken vücut ısılarını paylaştığı bu gibi dakikalar, çiftin en sevdiği anlardı.

"Ne zaman dönecek?" Minghao'nun başı sevgilisinin omzunda dinleniyordu, hala nefes nefeseyken düşünebildiği tek şey yakalanma ihtimalleriydi.

Jun, Minghao'nun saçlarını okşarken mırıldandı, "Yakında. Ama sanırım hala zamanımız var- "

Kapı kolunun dönme sesiyle her iksi de irkildi. Minghao fal taşı gibi açılan gözlerini kapıdan ayıramadan Jun'un onu sertçe dürtmesiyle kendine geldi. 

Çiftin, kendi aralarında güvenli alan diye belirttikleri yatakhanelerinde dikkat etmeleri gereken tek bir sey vardı 

 Oda arkadaşları.

"Kahretsin, saklan." Jun sert bir şekilde fısıldadı, Minhao'nun kıyafetlerini kollarının altına soktu ve onu dolaba itti.

Geride kalan Jun, prezervatif paketleri ve yağ da dahil olmak üzere birlikte geçirdikleri zamanın kanıtlarını temizlemeye çalışırken dolaba sakladığı sevgilisinin sessiz kalması için dua etti. Neyse ki Jun'un kaldığı odanın açılması zor olan garip bir kapısı vardı, bu yüzden açılması gerekenden birkaç dakika daha uzun sürdü. Kapı açıldığı sırada, Jun kendi kotunu hızlıca çekmek için fazladan zaman harcadı, oda arkadaşı kapıyı tekmelerken içeri girdi.

"Yine mastürbasyon mu yapıyorsun?" Wonwoo yüzünü ekşitti, içeri girdiği anda burnuna saldıran seks kokusunu işaret etti. "Kokusunu alabiliyorum Jun, neden banyoda falan yapmayı denemiyorsun? Ya spermine basarsam? İğrenç."

"Ayağını yıkarsın ve hayatına devam edersin." Jun, yatağının üzerine çöktüğünde homurdandı ve yakalanmamanın verdiği keyifle rahat bir nefes aldı. "Sen de yapmıyormuş gibi davranma. Gecenin bir yarısı o ıslak sesleri duyuyorum, Tanrım. Bahse girerim sen de kendine bir erkek arkadaş bulmuşsundur."

"Erkek arkadaş istemiyorum. Ayrıca erkeklerden hoşlandığımı nerden çıkardın? Zaten okulda böyle bir iznimiz de yok." Wonwoo, 'özel anının' açığa çıkmasından utanarak yanaklarının kızarmasını göz ardı etti ve kendi açtığı konunun değişmesi için tanrıya dua etti. 

forbidden sensualityWhere stories live. Discover now