36-Doğum Günü♣️

Start from the beginning
                                    

..

Gelmemiz gereken yere gelince yavaşça arabadan indim. Yusuf Abi de hemen arkamdan inmişti.

"Sen burada bekleyebilirsin Yusuf Abi." diyerek yavaş adımlarla mezarlığın içine doğru yürüdüm. Her zaman ezberimde olan aradığım yeri bulunca sessizce durdum.

'Derya Dikmen' yazılı mezar taşının ucuna oturdum. Bugün beni yalnız bırakmayıp, doğum günümü kutlayacak tek kişi annemdi. Hem uzun zamandır da anne kız sohbeti yapmıyorduk. Usulca toprağı okşadım. Annemin saçları gibi yumuşaktı toprağı da.

"Merhaba anne ben geldim." dedim gülümseyerek. Yavaşça esen rüzgardan, onun da burada olduğunu hissedebiliyordum.

"Herkes doğum günümü unuttu biliyor musun? Ama senin unutmadığını biliyorum anne. Her sene de herkesten önce sen kutlardın zaten. Gece saat 12 yi geçince hemen odama gelip beni öper ve hediyemi verirdin. Bu sefer sen yoksun ve doğum günümü de kutlayan yok anne! Herkesin bir işi var ve beni yalnız bıraktılar. Eminim şu anda onlara çok kızıyorsun ama yapabileceğim bir şey yok maalesef. Hem gün daha bitmedi ki! Belki hatırlarlar ve doğum günümü kutlarlar anne. Her neyse annecim seni daha fazla bu konularla sıkmak istemiyorum. Umuyorum ki sende iyisindir ve benim seni özlediğim gibi beni özlemişsindir. Seni çok özledim annecim. Artık ne kadar belli edip babamları üzmek istemesem de bazen dayanamayıp kendimi odama kapatıyorum. Ama benim üzülmemi istemediğini biliyorum anne! Ben de seni üzmemek için elimden geldiği kadar hayatıma devam ediyorum. Sanırım bugünlük yeter. Senide fazla yormayayım annecim. Doğum günümde yanımda olduğun için teşekkür ederim. Kendine iyi bak."

Annem yumuşaklığındaki, göz yaşlarımla ıslanmış olan toprağı sevgiyle öpüp yavaş adımlarla arabaya doğru gitmeye başladım. Annemi hala rüzgarla beraber hissedebiliyordum. Bugün kimse yoktu ama annem yanımdaydı işte.

"Eylül Hanım herkes sizi çok merak etmiş babanız aradı. İsterseniz hepsine geri dönün." Yılmaz Abi'yi başımla onaylayarak arabaya geçtim. Demek işlerinden ayrılıp beni merak edebilmişlerdi. Ben aradığımda eğer onların işi varsa, şimdi de benim işim vardı. Sadece babamı arayıp haber verecektim. Telefonumu çıkarınca şaşkınlıktan donakaldım. Babamdan 12, abimden 15, Rüzgar'dan 14 ve Enes'ten de o civarlarda arama vardı. Ne yani bu kadar mı merak etmişlerdi? Hemen babamı aradım.

"Eylül kızım iyi misin?" Sanırım Yılmaz Abi nerede olduğumuzu söylemişti. Yutkunup, gülümseyen sesimle cevap verdim.

"İyiyim baba."

"Emin misin kızım istersen gelebilirim?" Çok geç baba diye geçirdim içimden.

"Gerçekten iyiyim ve gelmene gerek yok. Şimdi alışverişe gidicem." Bende kendi doğum günü hediyelerimi kendim alırdım!

"Peki kızım bir şey olursa haber ver." Babamı onayladıktan sonra diğerlerine de alışverişte olduğuma dair mesaj attıktan sonra alışveriş merkezine doğru yola çıktım. Kafamı dağıtıp, kendime hediye alma zamanıydı. Çalan telefonuma bakınca Rüzgarın olduğunu gördüm. Mesajla yetinememişti demek ki.

"Efendim?"

"Eylül güzelim neredesin sen?"

"Alışverişe gidiyorum."

"Çok merak ettim sevgilim. Yalnız mısın?"

"Evet yalnızım."

"Hey sen bana trip mi atıyorsun? Akşam telafi edelim o zaman?" Sıkıntıyla nefesimi üfledim. Gündüz görüşmek istemeyenler hep akşam buluşmak istiyordu.

"Akşam için Enes'e söz verdim. Onunla çıkmak zorundayım."

"Peki o zaman sevgilim yarın konuşuruz. Akşam çıkarken de haber verirsin." Tekrar bir şaşkınlık dalgası geçirdim. Bugün ne oluyordu Rüzgar'a böyle? Normalde üçümüzün çıkmasına bile kızarken bugün yalnız olmamıza nasıl kızmıyordu?

DÖNÜŞWhere stories live. Discover now