13

374 59 60
                                    

Jisung bu sabah öncekilere göre daha enerjik uyanmıştı. Dün gece Jeongin ile babası hakkındaki olaya kafa patlattıktan sonra burkulan ayağına buz koymuşlardı.

"Ayağın hâlâ ağrıyor mu?" Diye soran Jeongin'e kafa salladığı sırada bitki çayını bardağına dolduruyordu.

"Burkulur burkulmaz buz koysaydın şişmezdi. Saatler sonra geliyorsun ve ayağıma buz koy diyorsun." Jeongin söylendiği sırada Jisung ona göz devirerek aynanın önüne geçti ve saçlarını kontrol etti. Çalışırken onu rahatsız ediyor diye arkaya yatırmıştı.

Yakası v şeklindeki lila rengi ince, örgü kazağını düzeltti. Uzun, beyaz şortuna son bir bakış attıktan sonra ceketini giydi.

"Bu akşam beni almaya gelme. Minho ile dans stüdyosunda olacağım." Diyen Jisung çantasını omuzuna geçirdi.

Jeongin ona şaşkın bir bakış attığında pembe saçlı olan görmezden gelerek kapıya adımladı. Kapıyı açtığında karşısında gördüğü yüzlerle bir anlığına şaşırsa da sonra yavaşça selam verdi. Kapıdakiler, Hodong ve birkaç polis memuruydu.

"Günaydın. Kamera takmak için geldik." Diyip ekip arkadaşlarını gösterdiğinde Jisung onu başıyla onayladı.

Onlar işlerini hallederken Jisung ve Jeongin bir yandan izleyip bir yandan da dünkü mevzuları konuşuyorlardı.

Dakikalar geçerken Jisung saate bir bakış attı.

"Artık gitmem gerekiyor. Daha fazla geç kalırsam Chan kafamı koparacakmış gibi hissediyorum. Zaten dün beni azarladı!" Jisung mızmızlanarak konuştuğunda Jeongin ona göz devirdi.

"Tamam, sen git. Ben ilgilenirim." Deyince Jisung memura veda ederek evden ayrıldı.

Tam yokuştan aşağı doğru iniyordu ki karşıdan gelen arabayla duraksadı.

"Bunun burada ne işi var?" Kendi kendine sorgulayarak yakınında duran arabaya doğru yürüdü. Arabanın önünde durduğunda camı yavaşça açan Minho, ona yandan bir bakış attı.

"Bin." Diye emir verdikten sonra camı tekrar kapattı. Jisung tek kaşı kalkmış bir şekilde öylece bakmaya devam ederken cama vurulmasıyla hızlıca arabaya bindi.

"Neden beni almaya geldin?" Diye sorarken çoktan yola çıkmışlardı.

"İçerisi soğuk mu?" Minho onu umursamadan başka bir soru sordu.

"Hayır, iyi."

Minho kafasını salladı.

"Neden beni almaya geldiğini sordum!" Sitemli bir şekilde sorusunu tekrarlayan pembe saçlı çocuğa yandan bir bakış attıktan sonra önüne döndü.

"Jeongin rica etti."

"Onun kafasını koparmama çok az kaldı." Jisung öfkeli bir nefes vererek arkasına yaslandı. Sonra Minho'ya dik dik bakmaya başladı.

"Peki sen neden bunu her seferinde kabul ediyorsun? Benden hoşlanmıyordun."

"Hâlâ hoşlanmıyorum. Ayağın yüzünden yolda düşüp bir yerini kırarsın ve işe gelemezsin diye geldim. Yaptığın kahveler sayesinde müşteriler memnun ayrılıyor."

Jisung abartılı bir şekilde göz devirdikten sonra bakışlarını yola çevirdi.

"Sen ona, seni görmek istediğim için desene." Diye mırıldandı.

"Ne?"

"Hiç." Diyen Jisung kafeye gidene kadar sessiz kaldı.

Nihayet kafeye geldiklerinde Minho onun kapısını açıp inmesine yardım edince şaşırdı. Üstelik kafeye gidene kadar koluna girmiş ve yürümesine yardım etmişti.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 22 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Star Lost |Minsung| Where stories live. Discover now