61. Bölüm

26 0 0
                                    

[18 Kasım 2015]

Akşama doğru bitirdiği işinden sonra aldığı parayı sayıp cebine attı. Paranın büyük çocuğunluğu kira, aidat ve faturalara gidecekti. Geri kalanı ise günlük ihtiyaçlara.

Tuğrul hala kendini yeterli hissetmiyordu. Bir işte daha çalışması gerekirken o sakladığı küçük kız ve yüksek ihtimalle ölmüş eski arkadaşıyla ilgileniyordu.

Bakması gereken kardeşleri varken bu yaptıkları ona sorumsuzca geliyordu. İnsan ne kadar inkar ederse etsin sonunda kendi anne-babasına dönüşüyordu işte.

Bilardo masaları ve sert bakışları olan huysuz insanlarka dolu dairesel salondan geçip üst kata çıktı. Bir odadan gelen erotik sesleri duymazdan gelip deri ceketinde tonlarca metal aksesuar taşıyan bir kızın yanından geçti.

Kırmızı boncuklardan yapılmış perdeyi aralayıp duman altı mekana girdi. Kendisini saçları uçuk bir pembeye boyanmış feminen bir oğlan karşıladı.

Oğlan parlak dudaklarını yalayıp Tuğrul'un karşısına geçti "Yardımcı olabilir miyim?" Dedi.

Tuğrul burnuna dolan şekerli koku yüzünden yüzünü buruşturdu "Evet, ben Halil'in arkadaşıyım. Buranın patronuyla bir görüşmem vardı." Dedi.

Oğlan kaşlarını kaldırdı "Halil'in arkadaşısın demek." Dedi, kafasını salladı ve birden yumruğunu kaldırıp Tuğrul'un çenesine indirdi.

Tuğrul afalladı. Açıkcası bu Meltem'den tokat yemek gibi gelmişti ona ama yinede böyle bir hamle beklememişti. Kısa boylu oğlana sorgularcasına bakarken oğlan pembe saçlarını dağıtarak arkasını dönüp yürümeyebaşladı "Bunun iki katını ona iyade et. Senin gibi iri biri için bu çokta zor olmamalı." Dedi "Beni izle."

Tuğrul tereddüt etsede oğlanın arkasınsan gitti. Dar bir koridordan geçip yuvarlak bir masada oturan iki adamın olduğu odaya girdi. Masanın üzerindeki kartlara ve çiplerin ortasınsa duran silah ve tek bir kurşun ciddi bir şeylerin ortasına geldiğini hissettirdi ona.

Pembe oğlan cilveli bir sesle "Baataak." Dediğinde rahat bir tavırla elindeki kartlara bakan uzun boylu adam onlara döndü. Ellinin üzerinde birbirine girmiş zincirlerin içine sıkışmış iki zarın dövmesi vardı.

Tuğrul kaşlarını çattı. Bu dövmeyi daha önce görmüştü. Bir çete dövmesiydi. Bu adam çete lideri olmalıydı. Diğer çete üyelerinin böyle bir ortamda böyle süslü bir masada oturacağını sanmıyordu.

Pembe oğlan, Batak'ın kucağına yan şekilde oturup çenesiyle Tuğrul'u gösterdi "Halil'in arkadaşı gelmiş." Dedi.

Batak tek kaşını kaldırıp Tuğrul'u baştan aşağı süzdü sonra düz bir ifadeyle elindeki kartlara baktı "Halil benim için bir kaç küçül iyilik yapmasa mafyaya bulaşmış bir sokak çocuğuyla ilgilenmezdim." Dedi "Çetelerin mafya ile anlaşamadığını bilmiyor musun? Hangi cesaretle mekanıma gelip benden yardım istiyorsun?"

Tuğrul gözlerini kıstı "İmkanım olsaydı ne mafya ile çalışırdım nede mekanına gelirdim. Ben karanlık dünyadan bile değilim." Dedi.

Batak soğuk gözlerini çevirip "Saygısızlıktan hoşlanmam. Ses tonuna ve kelimelerine dikkat et. Karanlık dünyadan olup olmaman umurumda değil benim bölgemdesin yani bana aitsin. Benim istediğim kadar nefes alırsın." Dedi.

Tuğrul dişlerini sıktı ama sessiz kaldı. Batak "Neye ihtiyacın var, söyle." Dedi.

Tuğrul derin bir nefes alıp "Mafyanın kaçırdığı çocukları yetiştirdiği tesisler varmış. Bu tesislerde olduğunu düşündüğüm bir çocuğu arıyorum. Şu an benim yaşımda olmalı." Dedi.

Hatırla Beni [gay]Where stories live. Discover now