Siktir. Kang Taehyung'dan başkası değildi bu.

"Ne istiyorsun?"

"Bir şey istemiyorum. İstediğim şuan elimde zaten. Kendisi böyle, koyu kahve saçlı ve uzun boylu. Aynı zamanda korkutucu bakışları varmış."

Hayır. Hayır. Hayır.

"NE YAPTIN MİNHO'YA!"

"Sakin ol, henüz bir şey yapmadım. Sandalyede bağlı bağırıyor."

"Onun kılına zarar verirsen seni yaşatmam Taehyun."

"Hadi ya. Fazla iddialı konuşuyorsun Jisung, her zamanki gibi. Bence bunun yerine 10 dakika içinde ilk cinayetini işlediğin yere silahsız gel. Yani depoya."

Telefonu anında kapatıp üstümdeki şort ve tişörtü umursamadan çıktım. Sadece yanımda telefonumla çıktım evden. Belki korkudan, belki soğuktan tir tir titriyordu bedenim. Tüm gücümü vererek koştum. Geçtiğim sokaklar boğuyordu beni. İliklerime kadar hissettiğim korkaklığın beni güçsüz yapmasından korkuyordum. Deponun önüne geldiğimde hiddetle açtım kapıyı.

Ve işte sandalyedeki Minho ile yanındaki Taehyun.

"UZAK DUR ONDAN!"

İlk bağırarak diyebildiğimdi.

"Bir insan için bu kadar dehşete düşer miydin sen Jisung?"

"Ne istiyorsun?"

"İntikam alacağım Jisung. Tıpkı senin yaptığın gibi."

"SUÇLULAR SİZLERKEN HANGİ HAKLA İNTİKAM ALIYORSUN?!"

"Arkadaşlarımı aldın benden."

"SİZ SADECE KORKTUĞUNUZ İÇİN GÖRÜŞÜYORDUNUZ! ARKADAŞLIĞA DAİR HİÇBİR VASFINIZ YOK!"

Güldü sadece. Ama bir terslik vardı. Minho kızarmaya ve terlemeye başlamıştı. Yanıma doğru yaklaştı Taehyun.

"Jisung, sana kötü bir haberim var."

Dedi. Minho'nun yanına ilerlerken. Onlardan çok uzak değildim.

"Minho'nun kanına sülfürik asit enjekte ettim. Yutma yoluyla alsaydı belki kurtarma ihtimalin olurdu. Ama baygınken direkt olarak kanına enjekte ettiğim için, 5 dakika içinde organları yanmaya ve iflas etmeye başlayacak. Son dakikada ağzından kan kusacak ve artık o da ölmüş olacak."

Dediklerini sindiremedim. Herşeyi anında söyledi. Yalan mı gerçek mi emin olamıyordum. Kalbim ağrımaya başladığında gözyaşlarım istemsiz akmaya başladı. Olduğum yere düştüm. Tutmadı bacaklarım, düşünemedi beynim. Başka hiçbir şey demedi Taehyun. Ve çekti gitti. Titreyek kalktım yerden.

"Hayır Minho, hayır. Ölmeyeceksin, izin vermeyeceğim!"

Titreyen ellerimle sandalyeye bağlı halatları çözdüm. Sandalyeden kalkması için tuttum onu. Ama yürüyemedi. Yere düştü. Onunla beraber ben de düşmüştüm.

"Hayır, hayır... Ambulansı arıyorum."

Aceleyle telefonu cebimden çıkarıp ambulansı aradım. Adresi verip hızlı olmalarını söyledim.

Hurricane | MinsungOnde histórias criam vida. Descubra agora