4: ''Eski Sevgili ve Terk Edilmek''

Почніть із самого початку
                                    

Yaşamın son gününe ulaşmadığım ve sonsuzluk bana kucak açmadığı müddetçe, her gün benzer hayal kırıklıkları ile karşılaşacağımı biliyordum. Ben sevgisiz büyütülmüş, gamı tıpkı yavrusu gibi kucağında taşıyan bir çocuktum.

Ayaklarıma yürüdüğüm her adımda camlar batıyor, canım acıyor, haykırmak ve ağlamak istiyor, ancak bitkin düşmüş dudaklarım aralandığı vakit, sesimi çıkaramıyor ve her derdi, içime basıyordum.

Bu yüzden Joohyuk acımasız sözleriyle beni mahvederken, dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım ve başımı ağır ağır salladım. "Anlıyorum." dedim, sesim öyle kısık çıktı ki Jungkook kaçırdığı bakışlarını hiddetle bana çevirdi ve yüzüme, bir ölüye baktığı kadar üzüntüyle baktı.  "Keşke o zaman bana söyleseydin... İstenmediğimi bilseydim, orada barınmak istemezdim."

"Kendi ailen bile seni istememişken, benim ailemin seni istediğini nasıl düşünebilirsin ki? Neticede bu, senin açından yaşanmış ilk olay değil. Kendi ailen gibi, benim sahip olduğum aile de seni istemedi."

Jungkook Joohyuk'u tuttuğu kolundan sertçe çekti ve onu, kaldırıma doğru fırlattı. Joohyuk sırtını yere vurduğunda acıyla inledi ama pes etmedi. İntikam, kor bir alev gibi bedenini yakıyor ve sıcaklık, onu zinde tutuyordu. Jungkook üzerine yürürken "Bırak!" diye bağırdı. "Zaten gideceğim, bırak da söyleyeceklerim bitsin!"

"Kes sesini!" diye hırıltılı bir sesle haykırdı, Jungkook. Benim aksime öfke doluydu. "Sana defolup gitmeni söyledim." Geniş göğsü, aldığı hızlı soluklar nedeniyle şiddetle inip kalkıyordu. Joohyuk'u yakalarından tuttu ve ayağa kaldırmaya yeltendi. Eski sevgilimin ayakları birbirine dolanıyor, kaldırımın kenarından güç almak istese bile ayağa kalkmayı başaramıyordu. "O zaman gitmeliydin."

Jungkook Joohyuk'un suratına sağlam bir yumruk attı. Eski sevgilim tekrar yere düştü, bu defa sersemlemiş ve kendine gelmesi uzun sürmüştü. Gövdesini yerden kaldırmak için ellerinden destek aldı ve kendisini korumak için Jungkook'u tekmelemeye yeltendi ancak Jungkook öyle hırslı ve nefret doluydu ki Joohyuk'un tüm beceriksiz hamlelerini geri savurdu ve ona art arda, sert ve acımasız yumruklar attı.

Savunmasız bir çocukken, çok kez kavgaya karışmıştım. Bazılarında bizzat saldırıya uğrayan kişiydim ve o kavgalar, bana vücudumda uzun süre kalacak olan o izleri armağan etmişti. Bazılarında ise, şimdi olduğu gibi, sadece seyretmiştim çünkü müdahale edemeyecek kadar ürkektim. Ancak ilk defa, bu şiddet ortamından müthiş rahatsız oldum ve bitmesi için araya girmeye karar verdim.

Jungkook Joohyuk'un üzerine çıkmış, ona acımadan ve pes etmeden vuruyordu. Joohyuk yediği yumruklardan bitap düşmüş bir halde, kaldırımın üzerinde, savunmasız, sırt üstü yatıyordu. Ellerini yüzüne siper etse de Jungkook'un duyunçsuz yumruklarından kaçması imkânsızdı.

Jungkook'un sımsıkı yumruk yaptığı parmaklarından bileğine doğru akan kan damlalarını gördüğümde midemden boğazıma doğru yükselen ve içimi delip geçen hisle, ürperdim. Jungkook'un gözü kararmış, kendini kaybetmiş bir haldeydi. Ellerindeki damarlar patlayacakmış gibi belirginleşmişti ve Jungkook, Joohyuk'un neredeyse bilincini kaybedeceğinin farkında değildi. Onun sinirden kaskatı kesilmiş olan kolunu tuttum ve "Bırak, Jungkook." diye fısıldadım, sesim yalvarır gibi, aciz çıkmıştı. "Bırak gitsin."

Jungkook kararmış gözlerini bana çevirdi. O an, bir tür kendinden geçiş yaşadığını fark ettim. Dakikalardır yaptığı korkunç şeyi, yeni algılamış gibi başını şiddetle iki yana salladı ve kolunu çekmeme izin verip ayağa kalktı.

"Gidelim." dedi Jungkook ve Joohyuk'un kanına bulanmış ellerini bana uzattı.

Geri geri adımladım ve elini tutmayacağımı belli ederek "Onu burada bırakamayız." dedim. "Yardım edelim."

Like California | TaekookWhere stories live. Discover now