7.

2.8K 186 44
                                    

evet ilk duzyazi bolumumuzle karsinizdayiz lutfen yorum yapiniz sagolun keyifli okumalar

-

elimdeki bira şişesini hiç çekinmeden kafama dikerken, kafamdaki o aptal görüntüyü kafamdan atmaya çalışıyordum. tek amacım buydu, o görüntüler gitsin istiyordum aklımdan, başka bir şey istemiyordum.

sabah akşamdan kalma bir şekilde jeongguk'un yanında uyandığımda, onun uyuyan o görüntüsü kafamdan çıksın istiyordum. bira şişesini yeniden kafama dikip gözlerimi kapattım, ama kapattığım an yeniden gözümde canlandı o sabah.

sabah uyandığımda benim aksime çıplak olan vücudunu benimkine öyle bir yaslamıştı, öyle bir sarılmıştı ki bana, sabah sabah üvey abimin baskısıyla sertleştiğim için kendimden ne kadar iğrendiğimi sadece ben biliyordum. deli gibi sarhoştum, önümü bulanık görüyordum ama o görüntü öyle netti ki gözlerimin önünde, o kollarının arasında hissettiğim sıcaklığı, alt tarafımdaki baskısını öyle net hissediyordum ki, bunu unutmak için her şeyimi verirdim.

bira şişesini tezgâha bırakın sigara paketimi çıkardım, tanrı aşkına delirecektim, ne yapmam lazımdı unutmak için? daha ne kadar sarhoş olmam lazımdı?

paketten bir dal alıp dudaklarıma koydum, ucunu yaktım ve içime çektim. ama ise yaramıyordu, yaramıyordu işte. yok, unutamıyordum bir türlü.

bira şişesini yeniden kafama dikeceğim sırada bileğime bir el sarıldı ve beni durdurdu, elin sahibine baktığımda bir an delirdiğimi, baktığım her yerde onu gördüğümü sandım. dudaklarım arasındaki sigarayı alıp kendi dudakları arasına koydu. "yeter, öleceksin sarhoşluktan." dediğinde, dudaklarındaki sigara yüzünden biraz değişik konuşmuştu. sesinin gerçekliği beni kendime getirdi. benim dudaklarımdaki sigarayı alıp kendininkine koymuştu.

kalbimin deli gibi çarptığını hissettim.

"ne işin var burada? beni nasıl buldun?" diye sordum, zar zor. kelimeler de bir güzel ağzımda yuvarlanmış ve anlaşılması zor bir hale gelmişti.

"findmykids uygulamasından, yürü." kolumu tutup kendiyle beraber yürütmeye başladığında, istemsizce yalpaladım, önümü görebiliyor muydum ki sanki?

"ne diye gündüz vakti içip sarhoş oluyorsan sanki!" diye söylendiğinde, gözlerim doldu.

"jeongguk," dedim beni tutan elinden kurtuldum ve yerimde mıhlandım.

"dışarı çık taehyung, dışarıda konuşacağız, bu kadar seste konuşamam." tekrar kolumu tutup beni de peşinden dışarı çıkardı zorla. soğuk hava yüzüme vururken o da benden aldığı sigaranın sonunu yere attı ve ayakkabısıyla ezdi.

"şimdi anlat derdini, yazım yanlışları olmadan." dedi, sesinin otoriterliği ve bu kadar ciddi oluşu beni korkuttu. ağzımı bile açamadım. "ben," diye bir şeyler geveledim.

"sen? anlat bana." bu kez sesini ikna edici çıkardığında, hemen yüz buldum.

"ben çok kötüyüm," dedim, sesimin titremesine bile engel olamadım. kendimi kollarına atarken belki de ilk defa onunla insan gibi konuşuyorduk, garipsemeden kollarını sırtıma sardı.

"neden kötüsün? merak etme, seni yargılamam ve kimseye bir şey söylemem." dudaklarını kulağıma bastırarak sessiz bir şekilde söylemişti bunları, çünkü böyle daha ikna edici olduğunu biliyordu.

"jeongguk, ben," dedim, zorla. başımı omzuna yasladım. "işte o sabah var ya," dedim, ağlamaklı sesimle. bir de sarhoştum ya, gram utanmıyordum ha!

stepbrother | taekookWhere stories live. Discover now