5. Bölüm

287 30 17
                                    

Jungkook telefonu kapattıktan sonra kapısının orada duran onu yemeğe çağırmaya gelen hizmetçiye bakmıştı. Ve konuşmuştu. "Geliyorum şimdi. Sen gidebilirsin" demişti.

Hizmetçi, Jungkook'un söylediği söz üzerine olumlu anlamda başını sallayarak konuşmuştu. "Peki efendim" deyip odadan çıkmıştı.

Jungkook, hizmetli çıktıktan sonra yatağında yan tarafa dönerek, ayaklarını yerdeki soğuk zemine değecek şekilde oturmuştu. Daha sonra telefonunu yanında duran komidinin üzerine koymuştu. Ve yerde duran ayakkabılarını eli ile önündeki yere koyup ayaklarını geçirip giymişti. Giydikten sonra ayağa kalkmış ve az önce komidinin üzerine koyduğu telefonu alıp cebime attıktan sonra odanın kapısının oraya gelip odadan çıkmıştı.

Odadan çıktıktan sonra odasının kapısını kapatıp, o uzun tablolar ile süslenmiş, resmen tarihi bir zamanı anımsatan koridorda, yemek odasına doğru yürümeye başlamıştı.

Aile biraz geçmiş tarihi zamanları seven insanlardı. Özellikle Fransa geçmişinin sanat eserlerini ve kraliyet yapıtları gibi şeylere bayılırlardı. Birçok kez sırf bu yüzden Fransa'ya gidip tarihi her yeri gezerlerdi. Fransız kraliyetine özenen evini bile Kore'de olmalarına rağmen, Fransa kraliyetindeki saray duvarlarına benzeyecek şekilde işlemeli krem rengi duvarlar yapıp bir de tablolar ile süslemişlerdi.

Açıkçası aile resmen güney Kore'de bulunan hatta bu bölgede bulunan herkesten çok değişik bir aile diyebilirdik. Jeon ailesi kendi aralarında bu kadar değişikken bir de dışarıya karşı daha da değişiklerdi.

Jungkook yemek odasının kapısına geldiğinde durdu ve derin bir nefes alıp içeri girdi. Soğuk, sessiz bir akşam yemeği daha geçireceğini biliyordu. Kimse dışarıdan bu aile fertlerinin birbiri ile anlaşamayacağını düşünmezdi. Ama aile içinde yani evin sınırları içerisinde birbirleri hariç kimse yok iken hep araları soğuktu.

Jungkook, içeri girdiğinde iki çift gözün üzerinde olduğunu anlamıştı. Kapıyı kapatıp arkasını dönüp yemek masasına baktığında ise yanılmadığını anlamıştı. Annesi ve babasının gözleri onun üzerindeydi. Jungkook bir şey demeden yemek masasına doğru ilerleyip kendisine ait olan yerine oturdu.

"Hoşgeldin Jungkook" demişti bayan Jeon. Ortamın sessizliğini bozmuştu.

Jungkook annesinin dediğine karşılık ona bakıp konuşmuştu. "Hoşbuldum anne" demesiyle annesi tekrar önündeki tabaktan yemek yemeğe başlamıştı bile. Tamda düşündüğü gibi yine sessiz soğuk bir akşam yemeği yaşıyordu.

Bunun hiç değişmeyeceğini bilmesine rağmen her saniye değişir belki diyerek umut ediyordu Jungkook. Ancak şu zamana kadar sofrada otururken değişen tek şey sofradaki yemeklerdi...

Bir süre böyle sessizlik içerisinde sadece çatal ve kaşıkların tabaklara değerkenki seslerinden hariç başka ses yoktu. 'Her zamanki gibi aynılar...' diye iç geçirdi Jungkook.

Ailesi jungkook küçükken onunla ne kadar ilgilenmiş olsalarda, her sene yaşı ilerledikçe bu ilgi olabildiğince azalmaya başlamıştı. Her geçen gün konuşma kapasiteleri kısıtlanıyormuş gibi dahada azalıyordu. Birbirlerini artık sadece akşam yemeğinden, akşam yemeğine görür olmuşlardı.

Jungkook bile bu olanlardan bir hayli bıkmıştı. Ölen kardeşinin durumundan akıllanmamış ailesinin hala bu şekilde devam etmelerine inanamıyordu. Tamam belkide üzülmüştü ailesi ancak bundan bir ders çıkarıp artık Jungkook'a ilgi göstermelerini beklemekten yorulmuştu genç oğlan.

Geçen sessiz, soğuk bir yemeğin ardından Jungkook her zamanki gibi odasına çekilirken, gelen misafirleri Jung ailesi ile bay ve bayan Jeon bahçeye işleri için konuşmaya gitmişlerdi. Bay ve bayan Jung ile gelen oğulları Hoseok ise sıkılmış olacak ki, bahçede sohbet eden ailelerin yanında oturduğu yerden ayağa kalkmış ve Jungkook'un yanına gideceğini söylemişti. Bunu onlara söyledikten sonra Hoseok, onların yanlarından ayrılmış ve adımlarını uzun koridorda Jungkook'un odasına doğru yönlendirmişti.

AY IŞIĞI VE YILDIZLAR -TAEKOOK-Where stories live. Discover now