28. Bölüm: Ölüme Terk

Start from the beginning
                                    

Annesi yine aynı şeyi yapıyordu. Hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu. Belki de olması gereken buydu. Doğru ya da yanlış bu onunla annesi arasında ufak bir oyun gibiydi.

"Günaydın anne."

"Kardeşin uyuyor mu?"

Liyuza başını aşağı yukarı  salladı. Onayıyla annesi yavaşça ayaklandı ve ona elini uzattı.

"Gel o zaman kahvaltı hazırlayalım."

Küçük kız hevesle başını salladı ve annesinin elini tuttu. Annesi zor yürüyordu. Liyuza bunun farkındaydı o yüzden annesine destek olmak için kolunu ağırlığını almak ister gibi kaldırdı. Annesi ne yapmaya çalıştığının farkına vardı. Hiçbir işe yaramasa da kızının desteği işe yarıyormuş gibi daha dik yürümeye çalıştı.

İkili kan kokan odadan çıkarak mutfağa ilerledi.

20 Kasım 2016

Liyuza 11'ine basalı bir aydan fazla olmuştu. Kendi kendine büyüdüm artık diyordu zaten çoktan büyüdüğünün farkında olmadan.

Bugün pazardı dolayısıyla babasının izin günüydü. Sabah kahvaltı etmiş, öğlene kadar televizyon başında vakit geçirmişti. Her şey olağanın dışında sakin ilerlerken bir anda annesiyle kavga etmeye başlamıştı.

Odasından duyduğu kadarıyla kavganın sebebi annesinin babasının çayını fazla demli getirmiş olmasıydı. Basitti değil mi? Ama babasına göre bir kavga için yeterli bir sebepti.

Yine kırmış dağıtmış ve gitmişti. Babası çıktıktan sonra Liyuza, ona sarılmış titreyen kardeşini sakinleştirip uyutmuş annesini kontrol etmel için ayaklanmıştı.

Odasından çıkıp salona gittiğinde tanıdık bir manzara karşılamıştı onu yerlerdeki cam kırıklarına göz gezdirip basmamaya dikkat ederek koltukta oturup boş ve yaşlı gözlerle yeri izleyen annesinin yanına gitti. Şimdilik yüzündeki beş parmak izi dışında görünürde bir yarası yoktu.

Annesi o kadar dalmıştı ki adım sesleri bile dikkatini çekmiyordu. Liyuza annesinin yanına vardığında ayakta dikilmeyip kendini iki kişilik koltukta oturan annesinin yanına attı. Oturduğu yerin sarsılmasıyla irkilen kadın yan tarafına döndü.

"Benim."

Kızını görmesiyle ve cümlesiyle derin bir nefes aldı. Liyuza kendisine bakıp önüne dönen ve yeri izlemeye devam eden annesiyle onu izlemeye başladı. Keşke onu kurtarabilseydi. Keşke kardeşini kurtarabilseydi. Annesi öylece dururken kalkıp tüm cam kırıklarını temizledi, dağınıklığı düzeltti. İşi bittiğinde annesine döndü, o ise bıraktığı gibi yeri izlemeye devam ediyordu.

Bu sıralar daha bir garipti. Yanlarına daha az uğruyor günün çoğunu kendi odasında geçiriyordu. Koltuğa yaklaşıp eski yerine oturdu. Annesi yine ona döndü. Liyuza bunu fırsat bilerek konuşmaya başladı.
"Anne. İyi misin?"

Kadın, kızının cümlesiyle ufak alay dolu bir tebessüm etti.

"Sorun yok."

"Anne, Eren seni çok özlüyor. Bir ara yanına uğrar mısın?"

"Sırası değil İren."

Liyuza anlayışla kafasını salladı. Annesi haklıydı. Yersiz konuşmuştu ama tek amacı kafasını dağıtmak ve fırsat bulmuşken konuşmaktı. Kalktı ve odasına gitti.

Gece 2 sularıydı. Kapının yumruklanma sesi sessizliği yarıp geçmişti. Bu ses babasının geldiğinin habercisiydi. Eren her zamanki gibi irkilerek uyanmıştı. Liyuza hemen kardeşini sakinleştirmek için sırtını okşayıp ses çıkarmaması için onu uyardı. Babasının sinirinden payını almak istemiyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 01 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

LİYUZAWhere stories live. Discover now