Yüksek çıkan sesime karşılık daha iki dakika geçmeden Devrim arabayı sağa çekti. "İyi misin?" Diye sordu Derin. Kafamı onaylarcasına salladım. "Siz bekleyin, ben Atlas ile çıkayım." Dedim. Derin ayağa kalkacaktı ki Çağrı uyku sersemi Derin'e sarılınca, Derin ayağa kalkamadı.

Atlas'ın elinden tutup yavaşça kaldırdım. Dolabın içinden birkaç adet peçete aldım. Beraber arabadan indiğimizde Ceylin de arabanın dışındaydı. Ceyline bakıp "Sen gir içeriye, ben Atlas ile hallederim." Dedim. Ceylin elindeki poşeti bana verip "Bir şey olursa arabadayım." Dedi.

Ceylin arabaya geçtiğinde Atlas'la beraber biraz uzaklaştık. Bizi görmediklerine emin olduğumuzda Atlas poşeti umursamadan yere doğru kustu. Kanla beraber kustuğunda kaşlarımı çattım.

"İyi misin?" Diye sordum fakat Atlas'ın yüzü bembeyaz olmuştu. Bana cevap veremeden tekrardan kustu. Atlas geriye çekildiğinde peçeteyi ona uzattım. Atlas ağzını silerken "Bu böyle olmaz, hastaneye gidelim." Dedim.

Atlas bana bomboş bir yüz ifadesi ile bakarken "Hastaneye gidelim burada." Dedim. Atlas peçeteyi kenara atıp kaşlarını yukarıya kaldırdı. "Olmaz."

"Neden?"

"Bizimkilerin bilmesini istemiyorum hem de zaten özel hastaneye gideceğim buradan döndüğümüzde. Küçüklüğümden beri o doktora gittiğimden dolayı işler kolaylaşacak diye düşünüyorum."

Bir şey dememe fırsat vermeden yalandan bir tebessümle "Bizimkilere bir şey belli etmeyelim." Dedi.

Ne kadar Ceylin'e söylemek istesem de Atlas'ın bu bakışları üzerine susmak zorunda kaldım.

Arabaya geçtiğimizde bana sorular yöneltilmişti ama hepsini net bir şekilde cevap vermiştim. Atlas ise yol boyu uyumaya çalıştı. Aradan bir iki saat daha geçtikten sonra neredeyse gelmiştik ve Atlas daha iyiydi. En azından rahatlamıştı.

Devrim arabayı durdurduğunda geldiğimizi haber vermişti. Herkes arabadan inerken ben Atlas'ın elini sıkıcı tutuyordum. Atlas ise iyi oluğunu bana kanıtlamak için bana gülümsedi.

Bir adam yanımıza gelip "Çağrı Bey, öyle değil mi?" Diye sordu. Çağrı bir adım one çıkıp "Evet. Çağrı Oyban, memnun oldum." Dedi, elini adama uzatıp gülümsedi. Adam uzattığı eli sıkıp "Ben de bu tatil köyünün tek yetkilisi, Hakan Yıldırım. Memnun oldum." Dedi.

Adam bize yol tarif etmek için avuç içiyle bize yön gösterdi. Gezerken etrafını inceliyordum. Ormanın içine yapılmış tatil yeriydi. Bungalov evler ayrı ayrı ve küçüktü. Her dört bungalov evin yanında büyük bir havuz vardı. "Burayı kalacağınız evler. Üç bungalov ev diye anlaştım işte böyle değil mi?" Diye sordu adam. "Evet, öyle."

Biraz daha yürümeye devam ettiğimizde kafe gibi bir yer gördük. Kocaman bir göl manzarası vardı. "Bungalov evlerimizde ne yazık ki büyük mutfak araçları yok. Bu nedenle sabahtan akşama kadar olan açık kahvaltı ve yemeklerimiz var. Tamamen ücretsizdir istediğiniz zaman gelip yemek yiyebilirsiniz." Madem göl var. Neden bir daha havuz yapmışlar ki?

Göl kenarına geçtiğimizde adam tekrardan konuştu: "Burayı da bizim büyük gölümüz. Göl dediğime bakmayın, burada genellikle yüzülüyor ve ileriye gittiğinde derinleşiyor."

"İleride olan kayalığın arkasında ne var?" Atlas işaret parmağı ile golün ortasında duran büyük kayalığı gösterdi.

"Genellikle kayaya çıkıyorlar ve oradan atlıyorlar fakat çıkması zor olduğundan çoğu kişi kayalığın arkasına geçmiyor."

Atlas bana bakıp sırıttığında alt dudağımı yalayıp önüme döndüm.

Atlas bana bakıp sırıttığında alt dudağımı yalayıp önüme döndüm

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Konser +18Where stories live. Discover now