Forest Love

70 10 6
                                    

(Medyada ki fotoğrafların, kitap ile hiçbir ilgisi yok.)

Ateşin etrafında çadırlar kurduk. Burada fazla kalamayacaktık. Bazıları ormanda yürüyüş yapıp, fotoğraf çekmek isterlerken bazıları da dinlenmek için çadırlara geçtiler. Bense etrafı kontrol edeceğim. Buraya gelmeyeli 1 ay oldu. Issız bir yer olduğu için cinayetle ilgili olan deliller yada daha beteri olabilir.

"Amerika! Sanırım bizim çadırlarda kalmamızı beklemiyorsun?" Fransa, baya abartılı ve dekolteli olan izci kostümü ile yanıma geldi. Haluki ormanda kalma teklifini hızlı kabul eden kendisiydi. Cebimden anahtaları çıkardım ve ona verdim. "Kulübenin anahtarı. Orada 4 oda var. Birinde kalabilirsin." Anahtarları alıp hızlı adımlarla kulübeye doğru yürümeye başladı.

Diğerleri çoktan gitmişlerdi. Kalanlar sadece İngiltere, Türkiye, Fransa, ben ve Kanada. Türkiye, sadece getirdiği yemekleri kontrol ediyordu. Yemek işi onda ve Fransadaydı. Üstünde beyaz tişört, siyah kot pantolon vardı. Fazla abartılı bir kıyafet değildi. Saçlarını toplamıştı. Dürüst olmak gerekirse, böyle daha iyi görünüyor.

Tuvaletlerin yanından geçerken tanıdık bir ses duydum. İnleme gibi. Acı çeken inleme gibi. Tuvaletlerden birine yaklaşıp vurdum. İçeriden: "Doluuu! Sıçan var!" Diyen bir ses duydum. Kanada!

"Gerçekten dışarıda ki tuvalete mi girdin? Kulübede tuvalet vardı! Burası oldukça pis." Ormanda her şey olabilir. Mesela klozetin içinde akrep. "Kulübeyi açmanı bekleyemezdim! Altıma şıçmak üzereydim! Hepsi o ekstra soslu, acılı, mükemmel kanatlar yüzünden oldu." Sonrasında yine acı inlemeleri. Midemi bulandırdı. Ew. "Pekala. Çıktığında yanıma gel. Bir tur rehberine ihtiyacımız var." Bir şey söylemeden hızlıca oradan uzaklaştım. Her yeri kontrol ettim. Bir şeyde yoktu.

Kanada, tuvaletten çıkıp hemen yanıma geldi. Bazıları da sıkılıp gelmişti. Şimdi Türkiye ve Azerbaycan oturuyorlardı. İkiside konuşmuyor, sadece göz teması kuruyorlardı. Abim gene çadırda. Almanya da acıkmış olmalı ki Fransa'nın yaptığı tatlıları yiyordu. İspanya da kulübedeydi. İtalya arabasına geçmişti. Bir şey arıyor gibi arabada ki her yeri kurcalıyordu. Uzaktan gelen kişileri gördük. Hepsi tamdı.

"Peki! Herkes bana baksın! Gezimiz başladı. Sizinle beraber yürüyeceğiz ve bende bazı şeyleri anlatacağım." Kanada, herkese bakarken bağırdı. "Örneğin bu ağaç gibi!" Büyük bir ağacı gösterdi. Herkes merakla ağaca baktı. Ne gibi bir hikaye çıkacak diye. "Mesela bir ağaç." Dedi herkesin nefes vermesini sağlayarak. Cidden çok saçma.

"Hadi kaldırın kıçınızı! Yürüyüş sağlıklıdır!" Herkes oflaya, puflaya kalktılar. Kanada, hala yerinde oturan Azerbaycan'ın koltuk altlarından tuttarak kaldırdı. Abim İngiltere de süriye katılmıştı. Geride kalan ben ve Türkiyeydi. Yerinden kalkıp, yüzüme bakmayarak yavaş adımlarla takip etti. Hızlı yürüyerek onu geçtim. İnatla beni geçecek sandım fakat oralı bile olmadı. Sadece yavaş yavaş yürüyordu. "Amerika! Türkiye! Görmüyorum sanmayın, hızlı yürüyün!" Kanada'nın bağırmasıyla hızlı yürürken o ise aynı hızdaydı. Ne oldu buna?

---》》》

Gezi oldukça sıkıcı geçmişti. Yunanistanı bir yılan soktu sonra da acilen oradan gitmek zorunda kaldı. İtalya ile beraber gitti. Diğerlerinin çokta umurlarında değildi. Herkes ateşin etrafında toplanmışlardı. Marsmello yiyorduk. Bazıları sandiviç hale getiriyordu. Bende tıkınan taraftaydım.

"Bu ateşin yanına korku hikayesi iyi gider. Ben, bulduğum için ben, başlıyorum!" Kanada, elini kaldırırken dedi. Eline ucu yanan bir sopa aldı. Boğazını temizledi. "Bir zamanlar eski püskü bir çocuk oyun parkı varmış. Çocuklar o ürkütücü yerden çok korkarlarmış. Ancak duydukları bir hikaye sonucu ilgilerini çekmiş. Bundan 44 yıl önce o mahallede, o park çok popülermiş. Tüm çocuklar yemek yer yemez hemen gelip oyunlar oynarlarmış. Bunların arasında da David denen bir çocuk salıncaktan yer kapmak için türlü türlü numaralar yaparmış. Fakat bir gün, o mahalleye çok kaba bir aile taşınmış. O kaba ailenin oğulları Felix de, ailesi gibi kaba bir çocukmuş. Getirdiği yiyecekleri veya oyuncakları kimseyle paylaşmıyormuş ama diğerlerinin paylaştıkları yiyecekleri ve oyuncakları zorla alırmış. David, onunlan inatlaşmış. Vermemiş hiçbir şeyini. Felix de sinirlenip onu ittirdi. David, salıncağın sivrileşmiş demiri yüzünden öldü. Sonra o park kapatıldı. Diğer çocuklar bunu duyunca o parka girdiler. Etrafa bakacaklardı ki kendilerine doğru gelen, ağzında salıncak olan David'i gördüler!" Sonunda bağırdı. Çokta korkutucu değildi.

"Bu çok saçmaydı." Dedim marsmellodan bir ısırık alırken. Kanada, gözlerini devirip diğer sıkılmış ülkelere el salladı. "Siz ne anlarsınız korkudan!" Dedi ve Türkiye'nin yaptığı yemekten bir ısırık aldı. Bu sanırım ikinci yiyişi ve şimdiden dıkılacak. "Biraz daha yersen patlayacaksın." Kanada gene bir şey demedi. Sonra akşam tuvalete gittiğinden benden bir yumruk daha alıyor.

"Size kötü bir haberim var, odunumuz bitti. Bu ateş daha fazla dayanakcak kadar değil. Birilerinin gidip daha fazla odun alması lazım." İspanya, hepimizin duyacağı kadar bağırdı. "Ne? Sabah hepimiz odun topladık! Burada bir düzine vardı! O odunlar nereye gitti?" Sinirle elimle odunları işaret ederken dedim. Hatta cimrilik yapıp biraz odun atmıştık.

"Çoğu çürüktü ve koptu. Ayrıca çok fazla odunda toplamadık, Amerika. Özellikle sen. Yani sen kalkıp odun toplamaya gidiyorsun." Abim İngiltere, hep sonuna kadar susup sonra da konuştu! Yerimden kalkıp üstümü silkeledim. "Fakat tek başıma gidemem. Birinizin benimle gelmesi lazım." Herkes birbirlerine baktı. Hepimizden daha fazla ormanda gezi yapmayı seven Kanada, abimin arkasına saklanmaya çalışıyordu. Gözüme Türkiye takıldı. Zaten atletik ve koca bir bedeni var. Benimle gelebilir. En azından ayıyı döver? "Türkiye! Sen geliyorsun." Onu parmağımla işarer ettim. Herkes dönüp Türkiye'ye baktı. Elinde ki cubuğu atıp ayağa kalktı. Kabul etmez sanıyordum.

"Peki, gidelim o zaman." Deyip elinde ki fenerle ormana doğru yürüdü. Ona bakarken göğüsüme çarpmış koca bir fener geldi! Aptal Kanada atmıştı. "Hadi, hadi, Amerika. Yoksa ateşsiz kalacağız!" Bir köpeği kovar gibi elini salladı.

Ona karşı orta parmak çektim ve benden uzaklaşmış olan Türkiye'nin yanına gittim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Ona karşı orta parmak çektim ve benden uzaklaşmış olan Türkiye'nin yanına gittim. Bu karanlık ormanda başımıza ne geleceğini ikimizde tahmin ediyorduk. Ona rağmen sırf paşalarımızın rahatı için odun toplamaya gidiyoruz. Hay ben sizin...

Devam edecek...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 28, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Hidden Hut in the Forest Where stories live. Discover now