Aşko yazsan ne yapar acaba.

Saçmalama iç ses!
《•》

"Zehra! Zehra!" Elindeki kutuya bakarken bir yandan da sürekli kardeşini çağırıp duruyordu.

Zehra kapıyı açıp içeri girdiğinde abisi şöyle bir baktı. Yazmasını iki ucunu tepesinden bağlamıştı, altında çiçekli basma etek kumaşından bir pijama üstünde de sade bir tişört vardı. Elinde ise bir tane sprey kutulu bir temizlik malzemesiyle sarı bir bez vardı. Abisinin odasına abisini hiç takmadan girdi. Abisinin camına ilerleyip elindeki temizlik malzemesini sıktı ve elindeki bezlerden biriyle silmeye başladı.

"Ne diyorsun abi? İşim bitmeden de bir daha dinleyemeyebilirim." Işığı başından aşkındı Zehra'nın çünkü annesi temizlik günü ilan etmişti bu günü. Misafirleri bu aralar olacaktı hep o yüzden onlar geldiğinde sadece yüzeysel temizlik yapabilmek için şimdi tüm ağır işleri yapmalıydılar.

"Sence nasıl?" Elindeki kutuya baktı Zehra. Çok güzeldi. İnce düşünülmüş olması onu daha güzel kılıyordu.

"Çok güzel abi. Yengeme mi aldın?" Işıl ışıl gözlerle abisine baktı. Annesi ve babası kesinlikle güzel yetiştirmişlerdi.

"Evet, beğenir mi sence?" Zehra Gülerek abisinin koluna vurdu.

"Tabii ki de beğenir. Bu çk güzel bence. Ben olsam çok beğenirim." Fırat Tuna özenle kutunun kapağını kapattı ve masasının çekmecesine özenle yerleştirdi. Çok isteyerek almıştı ve Dicle beğenmezse çok üzülürdü.

Zehra işini bitirip odadan çıkarken kendisi de odasından çıktı. 

Annesinin yanına geldiğinde annesinin özel misafirler için sakladığı bilmem kaç parçalık porselen yemek takımını yıkadığını fark etti.

"Anne yardım edecek bir şey var mı? Ben de yardım edeyim."  Annesi sanki bunu sormasını bekliyormuş gibi oğluna döndü.

" Oğlum perdeleri yıkamıştım. Onları salona tak hadi." Fırat Tuna annesinin direktifleri ile perdeleri aldı ve asmaya başladı. O esnada aşağıda elindeki bezle köşede duran vitrinin tozlarını alan babası oğluna baktı ve başını onaylarcasına salladı.

"Aferin oğlum, hep yardım et eşine. Onu sakın koca işlerin altında bırakma." Tozunu almayı bitirdiği vitrinin cam kapakları kapattı.

"Hanım! Başka yapılacak ne vardı?" Eşinin yanına giden babasını izledi arkasından. Babası hep öyledi. Annesine yardım etmekten gocunmayan ve oğlunu da hep annesine ve kardeşine yardım etmesini söyleyerek büyüten bir baba. Hem peygamber efendimizin sünneti değil miydi eşine yardım etmek? 

Perdeleri asınca ağrıyan omuzlarını elleriyle ovdu. Kafasını iki yana yatırarak hareket ettirdi.

"Abii! Geldi bana yardım ett!"

İnce sesiyle çığıran kız kardeşinin yanına hızlı adımlarla gitti.

《•》
"Dicle şunu çırp da bir tozu gitsin." Annemin elime tutuşturduğu yolluğu yüzümden olabildiğince uzakta tutup balkondan şöyle sertçe çırptım. Büyük bir toz dalgası kalkarken sadece bir kaç günde nasıl bu kadar tozlandığını sorguluyordum.

Havalansın diye balkon demirliklerine astım yolluğu ve iki dakika kurtulmuş olmanın verdiği mutluluk ile biraz köyün manzarasını izledim. Görünen tarlalar ve onların arkasından yükselen dağlardı. Bulutların ve gökyüzünün güzelliğini seyredip bir kez daha Allah'ın sanatına hayran kaldım. Düzen ve uyum o kadar güzeldi ki...

Çok şükür sebebimiz vardı. Ama insanlar nankörlük yapmaktan çekinmiyorlardı. Çok şeye şükretmiyorduk.

"Dicle, Allah rızası için bir bardak buz gibi bir su getirir misin?" Abimin üstü başı terli ve toprak lekeleriyle balkona girişini izledim.

DİCLEWhere stories live. Discover now