DÖRDÜNCÜ BÖLÜM♤

45 2 2
                                    


Umudunu nasıl yitirirdi insan? Ne beslerdi onu ? Kaostan, acıdan, hüzünden zehirlenen zihnim cam kırıkları misali batıyordu yüreğime. Düşündükçe, hissettikçe canım acıyordu.

Yatağımdan ağır ağır kalkarken saate döndüm.

08.34

Hastaneye gitmemiştim. Rapor aldığıma dair sekretere haber versemde, yalan söylemiştim. Dünden kalmaydım. Makyajı akmış gözlerim, kuru dudaklarım, siyah elbisem... hiç bir şey yapmadan öylece yatmıştım yatağıma ve sabah olmuştu işte.

Selen bırakmıştı. Kamera kayıtlarını istemiştim ama pek oralı olmamıştı. Bu kadar yakında mıydı gerçekten? O muydu ? Bu kasvet beni yoruyordu, daralıyordum. Gece gözüme bir gram uyku girmemişti. Vücudum direniyordu; zihnime, düşüncelerime, gözlerime, en çok bana.

Ayaklanmamla üzerimi bir çırpıda çıkarttım. Yere düşen elbiseye aldırmadan aynaya bir bakış atıp banyoya ilerledim. Rezalet görünüyordum. Sıcak suyun içine girereken gevşeyen vücudum daha da yayıldı. Kendimi köpükleyip saçlarıma şampuanımı döküp onu da köpürttüm.

Iyice arınıp, banyodan kurulanarak çıktım. Gardroptan iç çamaşırlarımı, şort ve ince askılı bir tişört çıkarıp hızlıca giyindim.

Çıplak ayaklarım koridorda yankılanırken mutfağa girdim. Ekmek arası yapıp oturma odasına geçtim. Acaba Güven Bey'i arasam konuşsam nasıl olurdu? Belki dünkü olayı da anlatırdım.

Dün rastgele savurduğum telefonu yerde ararken komodinde görüp koşarak aldım. İsminin üstüne basıp açmasını bekledim.

"Alo,"

"Güven Bey, günaydın. Ben dava nasıl ilerliyor onu soracaktım."

Dudağımı dişlerken, sıkıntılı nefesi kulağıma ulaşmıştı.

"Efsa, ben davadan alındım."

Kaşlarım istemsiz çatılmıştı.

"Ne demek davadan alındım?"

"Bak seni bilgilendirirler zaten. Sana haber verece-"

Hışımla yerimden kalktım.

"Neden bana şimdi diyorsunuz? Ne zaman oldu bu karar değişikliği?"

"Efsa, kafesi biliyor musun ?"

Dediği yeri herkes bilirdi, çok meşhur bir mekandı.

"Biliyorum,"

"Akşam saat 7 de orada ol, şuan kapatmam lazım."

Bir şey demeden telefonu kapatışını dinledim. Neden böyle bir şey yapmışlardı anlayamıyordum.

Telefonumun titrmesiyle tekrardan ona döndüm.

SELEN ARIYOR..

"Efendim."

"Balım naber?"

Enerjik sesi, sabah sabah mı dememe yetiyordu gerçekten. 

"Evdeyim Selen, oturuyorum."

Korna sesleri gelirken trafikte olduğu belli oluyordu.

"Yaa, bende senin yanına hastaneye geleyim diyordum. Dünkü kamera kayıtları hakkında konuşalım. Eve geleyim, müsait misin ?"

Görmesede onaylarcasına başımı salladım.

"Ekmek alsana gelirken."

Güldü,

"Bu taş vücudunu demek ekmeğe borçlusun."

Kıkırdamaya devam ederken, gozlerimi devirdim.

"2 tane al, görüşürüz."

LAVİNİAWhere stories live. Discover now