Ondördüncü.

1 1 1
                                    

Şöyle bi bakınca aslında insan ne yapıyorsa kendine yapıyor değil mi? Önceliği sen olmadığın halde tek bir kelime ile öyleymişsin gibi gösterdiğinde sen salıveriyorsun bütün düşüncelerini. Bence aşk insanın kaçması gereken bir durumdu çünkü birini kendinden çok düşünmek zamanla aslında kendine yapacağın en büyük kötülüğe sürüklüyordu. Baktığında çok güzel, alımlı, kendine güvenen bir insan olman çokta bir anlam ifade etmiyordu çünkü bağlandıkça kendinden ödün vermeye başlıyordun, ki bence bu yapılmaması gereken en büyük hata. İnsanın kendisiyle savaş vermesi kadar acı verici çokta bir yük yok aslında omuzlarında. Boşuna dememişler "ne edersen kendine, edersin kendi kendine" diye. Öyle bir söz işte ama bence bana anlamı çok büyük. Üstelik bu kadar bilinçli davranıp kendi içimde bu ikilemin muhakemesini de yapabiliyorken her şey onu görünce silinip gidiyor. E nerede kaldı senin güçlü oluşun? Nerede kaldı aklı başındalığın? Adamı görünce aklın başından gidiyorsa ne fayda... İçimde yine binbir türlü düşünce varken başladım hazırlanmaya ama bugün çok enerjim yoktu zaten iç sesimin dayattığı bu karamsarlık ve adınlanış feryatlarından da belli değil mi? Hem kimseye bir şey anlatamıyordum hem kendi kendime bir aşk çemberi içinde gibiydim üstelik sevdiğim kişinin bir bakışı ile bütün çember dolanıyor onu merkezi haline getiriyordu. Neyse daldım yine düşüncelere hadi hazırlanıp çıkmam lazım diye bi cesaretle giyindim, saçlarımı yaptım ve çıktım evden. Şirkete yaklaştıkça ayaklarım titriyor yine kalbim çarpıyordu. Baktığın zaman sanki hastalıklı bir şeydi bu sevda çünkü elimde olmadan elimdeki her şeyi ona verecek kadar kendimden büyük adımlar atıyordu kalbim. Ana binaya geldikten sonra acaba Baran geldi ve bana yazmadı mı diyerek kontrol etme düşüncesine giriyordum ama en mantıklısı benim kendi ofisime geçmemdi çünkü her zamanki gibi ben ikinci planda hissediyordum ve bu kırgınlığımı anlaması lazımdı. Ofise geldiğimde Tuğçe yine bütün sinsiliğiyle yüzüme bakıyordu sanırım bu kıza asla ısınamayacağım. Çok arkadaşım yoktu burada olsun da isterdim ama nedense herkes bana düşman gibi mesafeliydi bende işime odaklanmıştım. Öğle arasında telefona bakıp duruyordum çünkü Baran'ın buraya gelme saatleri yaklaşıyordu heyecan yine kaplamıştı bütün vücudumu. Bi kahve molası vereyim diye ayaklandığımda görmüştüm onun bana doğru gelen adımlarını.
-Merhaba kızlar dedi ve yine koptu içimde bi kuş cıvıltısı.
Tuğçe'yle istemsiz olarak aynı anda -Merhaba Baran bey diye seslendik. İşlerin nasıl geçtiği ve bi sıkıntı olup olmadığına dair günlük talimatları öğrendikten sonra bana dönüp
-Özüm sen nasıl oldun diye sordu. Sen böyle sorunca ben nasıl olabilirim ki? İyi oldum tabii diyemeyeceğime göre hemen resmî kimliğimi takınıp teşekkürler iyiyim diye genel bir cevapla geçiştirdim durumu. Fazla durmamıştı bugün kolay gelsin diyip gitti ve sonrasında hemen bir arama ile seni çok özledim iyisin demi diye konuşmaya başladık. E tahmin edin ne oldu? Yumuşadım tabii ki. Dün geceden sabaha kadar hatta evden çıkıp işe gelene kadar kafamda geçen bütün o aydınlanma metinleri yerini yine ona bırakmıştı. Bu akşam için bir plan yapmamam gerektiğini ve benimle muhakkak görüşmek istediğini söyledi telefonu kapattık ama ben akşamı nasıl yapacaktım onu hiç konuşmadık. Artık ne mesai saati bitmek biliyordu ne de işler. Bir an önce hırsla çalışıp acilen eve gitmem lazımdı çünkü bu akşam ona sarılmanın verdiği huzuru yeniden tadacaktım. E ne derler bilirsiniz aşk bir kere girdi mi kanına artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Tamam tamam, böyle bir şey kimse dememiş ama bence haksız bir cümle kurmadım. Aşk bütün benliğimi kaplamıştı ben artık nasıl eski ben gibi davranacaktım?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 16, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Çoban YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin