pouring rain

7.1K 245 34
                                    

[Lana Del Rey-Young and Beatiful ile birlikte okuyabilirsiniz xx]

1.Bölüm|Pouring Rain.

Şansıma yağmurlu bir gündü ve Beatrice'e tek başıma birşeyler yapabileceğimi kanıtlamak amacı ile Cayley caddesinde geziniyordum.

Buralardan fazla uzaklaşamazdım. Görme engelli biri olarak ortalıklarda gezinmek pek kolay sayılmazdı. Yön duygumu neredeyse kaybetmiştim ve eğer kaybolursam eve dönemezdim. Kaybolma korkusu ile geziniyordum ve bunu yaparken pek rahat değildim.

Kapalı ve sağanak yağmurlu bir hava da güneş gözlüğü ile dolaşan bir insan görmek çevrede ki kişileri şaşırtmış olmalı ki üzerimde gezinen tuhaf bakışları son zamanlarda oldukça kuvvetlenen altıncı his saçmalığı ile hissedebiliyordum.

Bu zordu. Özellikle de görme yetisini sonradan kaybetmiş biri olarak buna alışmak zordu.

Sanki, sonsuza dek göz kapaklarım kapalıymış gibi hissettiriyordu. Yada sonsuza dek göz kapaklarımı kapatmak zorundaymışım gibi.

Tek yapmam gereken göz kapaklarımı aralayabilmek gibi geliyordu ancak bunu yaptığımda bile karanlık kalıyordu. Bu bazen beni korkutuyordu.  Görüntüleri unutmaya başlıyordum. En yakın arkadaşım ve tek varlığım Beatrice'in görüntüsünü unutmaya başlıyordum.

Ailem, görme kabiliyetimi kaybetmeme sebep olan kazada yitirdiğim ailemi unutmaya başlıyordum.

Bazen, kendimin bile nasıl göründüğünü unutuyordum. İşte o zaman Beat bana anlatıyordu.  Bana anlattığında tek yapmam gereken hayal etmekti. Bir zamanlar aşina olduğum bu görüntüleri unutmamak için hayal etmekten başka birşey yapamıyordum. Hayal etmek, unutmamak adına yaptığım tek şeydi.

Sorunsuz bir şekilde ilerlemek adına kullandığım değneğim duvara çarpınca bir küfür savurdum. Köşe başlarından nefret ediyordum. Buralar benim için riskti. Sürekli birine çarpıyordum.

Birkaç kez ileriyi yokladım ve derin bir nefes alıp ileriye adım attım ancak her zaman ki olay gerçekleşti ve birine her zamankinden daha sert bir şekilde çarpıp yere düştüm. Acıyla inledim ve sanki çok fark edecekmiş gibi gözlerimi sıkıca kapattım.

"Önüne baksana!" karşımda ki kişi-muhtemelen bir erkek- sertçe çıkıştı ve söylendi. "Tanrı aşkına neden daha dikkatli olmuyorsun?! Karşından bir insan geliyor bunu fark edemeyecek kadar kör müsün?!"  henüz sinirini atamamış olmalı ki derin bir nefes aldı.  Ardındansa kalktığını hissettim.

Hafifçe gülümsedim ve dudaklarımı dişledim. İşte, başıma gelen şey buydu. Lanet egolu gerizekalılar.

Ellerimi yerde gezdirerek kaybettiğim değneğimi aradım. Ancak başarısız oldum.  "Üzgünüm, bayım.  Daha dikkatli olmalıydım ancak olmadım. Lütfen değneğimi görüyorsanız onu bana verir misiniz? Başka kazalar yaşanmaması için."  zaten sağanak yağmur yüzünden sırıl sıklam olan kıyafetlerim şimdi de biraz çamura bulanmıştı.

Çarptığım kişiden bir süre cevap gelmedi. Muhtemelen sinirini üzerime akıttıktan sonra defolup gitmişti.

Derin bir nefes alıp ağlama hissini bastırdım. Ne zaman tek başıma birşeyler yapmaya çalışsam hep aynı şekilde sonlanıyordu.

Ellerim yeniden soğuk ve ıslak yerde gezindi. Ancak bu uzun sürmedi. Biri ellerimi kavrayarak ayağı kalkmama yardım etti.

"Ben çok özür dilerim. Büyük bir kabalık ettim. Böyle.. Böyle olacağını tahmin etmemiştim." başımı iki yana sallayarak ona gülümsedim.

"Hep başıma geliyor, sorun yok." değneğimi tuttum ve o yeniden konuştu. "Sadece.. Kapalı havalardan nefret ediyorum. Beni aksileştiriyorlar ve başvurduğum iş görüşmesine oldukça geç kaldım. Sana bu şekilde çıkıştığım için üzgünüm."

"Senin içinde pek iyi bir gün olmamış anlaşılan." tuhaf. Benimle konuşuyordu. Normalde insanlar 'Aman Tanrım bir görme engelli. Yazık.' havalarında takılır ve bana acırlardı. Bundan nefret ederdim. O biraz sıcak kanlı gelmeye başlamıştı. "Evet, biraz öyle oldu." kıkırdadığını duydum ve bu beni gülümsetti. Nasıl bir görünüşü olduğunu merak etmeden duramadım.

"İşine daha fazla geç kalmadan gitsen iyi olur, teşekkürler." ilerlemeye devam ettiğim sırada adım sesleri duydum ve bu beni gülümsetti.

İlerlemeye başladığım sırada adım sesleri duydum. Boğuk ve erkeksi sesi hemen yanımda duyuldu. "Aslında, beni şirketin kapısından içeri bile almayacaklarına eminim. Şey, özür olarak seni evine bırakabilirim."

"Neden tanımadığım bir yabancıya beni evime bırakması için güveneyim? Ütelikte görememe gibi bir eksim varken." derin bir nefes aldım ve somurttum. Göremesem bile gülümsediğini hissettim ve ardından şemsiyenin açıldığını duydum.

Bana biraz daha yaklaştı ve ikimizinde şemsiye altında kalmasını sağlayarak yağmur altında daha fazla ıslanmama engel oldu. "Teşekkür ederim." şirin olduğunu düşündüğüm bir şekilde gülümsedim ve bunu bozan şey ardından gelen hapşırma oldu. "Iğğ, hasta olacağım.. Beat beni öldürecek.." kendi kendime söylendim. Kıkırdadı ve ardından konuştu.

"Bu arada, Ben Zayn.." ismi güzeldi. Ona yakışıp yakışmadığını merak ettim. Zayn ismi.. Kimde daha iyi dururdu? Daha önce böyle bir isim duymamıştım. Büyük bir ihtimalle esmerdi.. Zayn denilince aklımda esmer biri canlanmıştı.

"Ve sende?" diyerek bir soru yöneltti ve beni düşüncelerimden ayırdı. "Ah, şey.. Bende Clémentine. Memnun oldum, Zayn."

"Seni merak ettim." dedim bir anda. Dudakları arasından bir 'Ha?' nidası çıktı ve gülmeme sebep oldu. "Görünüşünü merak ettim. Nasıl biri olduğunu falan. İnsanları zihnimde hayal etmek benim için bir oyuna dönüştü artık." uzun bir süre cevap gelmedi.

"Hey, Zayn? Orada mısın?" kaşlarımı hafifçe çattım. "Sadece merak ediyordum da, mmh, şey..-"

"Doğuştan kör olup olmadığımı merak ediyorsun?" diyerek bir tahminde bulundum. "Şey, evet." sesi biraz sıkkın geliyordu. Bu konu hakkında yanlış birşey söylemekten korkuyor olmalıydı. "Hayır, geçirdiğim bir kaza sonrasında görme yetimi kaybettim."

"Anlıyorum.." diye fısıldadı.

"Şey, bana nerede oturduğunu söyleyecek misin? Uzun bir süredir dolanıyoruz ve saat akşam 7." içimden küfürler savurdum. Beatrice çılgına dönmüş olmalıydı.

"Etrafımızda nelerin olduğunu söyler misin?" endişe ile dudaklarımı dişledim. Biraz durakladık. "Şuan bir durakta duruyoruz ve tam karşımızda adı Urmicca olan bir pastane var." tam olarak evimin oradaydık. Güzel bir tesadüf. "Pekala etrafta delice koşturan bir kız görüyor musun?"

"Şuan, hayır. Ned-" diyemeden adımı neredeyse çığlık atarak söyleyen Beat onun lafını kesti. "Şimdi görüyorum." söylediği şeye kıkırdadım ve sinirli bir Beatrice'sin bize doğru geldiğini hatırlayınca kıkırdamayı bıraktım.

"Lanet olsun Clémentine! Neredesin sen?!" birinin beni sıkıca sardığını hissettim. Hızla atan kalbini hissediyordum. Çok korkmuş olmalıydı.

"Üzgünüm, Beat.. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.  Kollarımı ona sararak başımı boynuna gömdüm. "Çok korktum, Clei. Tek başına gezebilecek olsan da bunu yapma lütfen.." ellerini yüzümü kavradı ve alnımı öptü.

"Pekala, üzgünüm." hafifçe gülümsedim. Ben öylece dururken Zayn ve Beatrice tanıştılar ve Beat beni eve sürüklerken Zayn, beni tekrar görmeye geleceğini söyledi..

↘↙↘↙↘↙↘

Evet, bayanlar işte yeni hikayem bu! Umarım beğenirsiniz!

Blind Love || z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin