20.bölüm - Vazgeçmemek

Začít od začátku
                                    

"Geldim." diyerek gülümsedi Meryem. Kapıyı da kilitledikten sonra arkasını döndü ama Ali'nin sinirli yüz ifadesini gördüğünde neşesi söndü.

"Ne oldu?" diye sordu hemen.

"Üniversiteye ne zaman gidiyorsun?"

"Bilmem, program nasıl olursa öyle gidiyorum. Bazen öğlen, bazen sabah, bazen online dersler oluyor." dediğinde hala Ali'nin neden sinirlendiğini anlamamıştı.

"Bugünden sonra üniversiteye gidince bana haber ver. Seni ben götüreceğim." demiş ve Meryem'in elinden tutmuştu Ali.

"Ama sen bazen işte oluyorsun. Nasıl götüreceksin? Hem neden bir anda böyle sinirlendin ki? Hala anlamadım." dediğinde Ali Meryem'e döndü. Şu an ikinci katta merdivende olmaları hiçte önemli değildi.

"Çünkü çok güzelsin. Aşırı güzelsin. Bu güzellik ile seni üniversiteye tek göndermem. Eşin olduğumu bilmeleri gerek." dediğinde Meryem gülümsedi.

"Yani, kıskanıyorsun?"

"Evet, çiçeğim. Kıskanıyorum. Kıskanılacak kadar güzelsin."

"Baban kızacak." diyerek bakışlarını kaçırdı Meryem. Biraz daha konuşurlarsa tüm vücudu utanmaktan kızaracaktı.

"Tabi, babam kızmasın." diyerek sırıttı Ali. Eşinin utandığını görmek hoşuna gidiyordu. Onun yüzünden utanması hoşuna gidiyordu.

"Çok şükür, gelebildiniz." diyerek homurdandı Abdullah.

"Sinirlendirme beni, Abdullah. Geldik işte."

"Heyecanlıyım ben burada! Sen eşinle vakit geçirirsin sonra." diyerek yürümeye başladı Abdullah. Haklıydı sonuçta! Abisi onun yerinde olsaydı şu an ona sinirlenmişti.

"Haklı, oğlum. O şu an heyecanlı. Hemen gitmek istiyor. Sen sevdiğin kıza kavuştun ama  o daha kavuşacak mı onu bile bilmiyor. Biraz anlayışlı ol." diyerek oğlunun belini sıvazladı Ayşe Hanım.

"Bazen gerçekten sınırdan çıkıyorsun, Ali. Kendine dikkat et. Git kardeşinle konuş." dedi Ahmet Bey. Ali içinde doğan kötü hissle babasını onayladı ve eşinin elini bırakarak biraz önde yürüyen kardeşine yetişti.

"Kızdın mı bana?" diye sordu Ali. Abdullah abisine göz ucuyla baktı. Başını 'hayır' dermişcesine salladı. Kızmamıştı sadece anlayışlı olmalarını istiyordu.

"Özür dilerim, kardeşim. Son zamanlar Meryem ile vakit geçirmek istiyorum ama ya babam karışıyor, ya iş yüzünden göremiyorum, ben müsait olduğum da o üniversite de oluyor. Bende sinirleniyorum. Ama sana patladım. Özür dilerim." dediğinde Abdullah abisine döndü. Hemen gülümsedi ve kolunu abisinin omzuna attı.

"Affettim bile!" dediğinde Ali gülümsedi.

"Sence Aydın amca beni sever mi?" diye sordu Abdullah.

"Sever. Neden sevmesin?"

"Geçen sefer bi' yanlış yaptım. Beni sevmez, Zehra ile evlenememe izin vermez diye çok korkuyorum, abi. Onu helalim olmadan sevmek istemiyorum, helalim olmasını da hemen istiyorum."

"İmtihanımız ne zaman olur bilemeyiz, Abdullah. Eğer babası kızı sana vermese bile  kızını verene kadar gideriz. Dua ederiz, en çokta sen dua edersin. Allah'a sığın, o sana doğru yolu gösterir. Hem belki nasibin Zehra değildir?"

"Ben ilk kez birisini seviyorum, abi. Bu kişi Zehra ve ben başkasını sevmek istemiyorum. Onu sevdim, onu helalim olduğu halde sevmek istiyorum, onunla evlenmek, onunla yaşlanmak istiyorum. Çocuklarımın anne diyeceği kişi Zehra olsun istiyorum. Başkasına yer yok kalbimde." Kardeşinin dediklerine gülümsedi Ali. Sanırım sevmek konusunda en çok babalarına çekmişlerdi.

Hasbelkader Kde žijí příběhy. Začni objevovat