Yemek sonrası yanına gelen ünlü bir şirketin çalışanları yüzünden konuşma olayı yine suya düşmüştü. Onlarla konuşup bir yandan çevreye bakıyordu. Fakat hiçbir yerde göremediği Minho ile iyice morali bozulmuştu. Şirket çalışanları gittikten sonra Felix ve Changbin'i bulmuştu.

"Şey Minho'yu gördünüz mü?"

"Buranın havası sarmadığı için Mingyu ile bara gittiler."

Jisung'un aldığı cevap ile kalbine bir ağrı girmişti. Geç kalmış olmak onu inanılmaz korkutuyordu.  Arkadaşları ile vedalaşıp çıktı. Sanki bir şey boğazını sıkıyor ve nefes alamıyordu.  Bir taksiye atlayıp eve gitti. Kapının şifresini girip bahçeye geçti. Bahçedeki salıncağa oturdu. Saatler geçtikçe artan hüznü göz yaşlarını beraberinde getirmişti. Gökyüzü göz yaşlarına eşlik etmek ister gibi damlalarını bırakıyordu.

Yağmurda ıslanarak ağlayan Jisung son bir umut gelen arabaya bakmıştı. Arabadan beklediği kişi inmişti fakat yalnız değildi. Yanındaki ile bir süre konuşup gülüşen kızıl, yanındaki adama bir veda sarılması vermiş kapının şifresini girip, içeri geçmişti. İç kapıya yönelecekken bahçede gördüğü karartı ile hemen girişteki bahçe ışıklandırmasını açtı.

Mimho bahçe tamamen aydınlandığında salıncakta oturan sırılsıklam ıslanmış Jisung ile olduğu yerde kaldı. Sanki bedeni kitlenmiş gibiydi. Küçük olan kaç saattir burdaydı merak etti. Minho tüm gücünü toplayıp birleştirdiği elleri ile ona bakan Jisung'a ilerledi.

"Ne yapıyorsun burada? Tanrım ne kadar zamandır buradasın bu serin havada sırılsıklam olmuşsun!"

İyice yaklaştığında Minho bir şey daha fark etmişti. Karşısındaki adamın ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuştu. Minho'nun bu görüntü ile kalbi sızladı.

"Minho ben çok özür dilerim çok çok aptalım."

"Ne oldu neden özür diliyorsun Jisung?"

"Minho ben seni çok seviyorum gerçekten ama korkum bedenimi ruhumu ele geçirdi, sana olan sevgimi inkar ettim"

Minho Jisung'un söylediği şeyleri idrak edememişti. "Gel önce içeri geçelim bak titriyorsun."

"Hayır hayır beni dinle önce!" diyerek ellerini çekti Jisung.

"Ben sana aşığım."

Minho duyduğu şey ile yerinde çakılıp kaldı. "Minho hem de çok aşığım ama ben çok korktum annem gibi olmaktan çok korktum."

Jisung sürekli bir şeyler söyleyip duruyordu. Minho ise hala sana aşığım kısmında kalmıştı. Aylardır Jisung'tan duymak istediği şey buydu. Şu an karşısında sırılsıklam kendine aşkını itiraf eden adam ile zaman durmuştu. Jisung Minho'nun tepki vermediğini görünce geç kaldım diye düşündü.

"Minho özür dilerim sanırım rahatsız ettim." diyerek gitmek için adım attı, tam Minho'nun yanından geçerken Minho onu durdurup yanaklarını tutup dudaklarına yapıştı. Bu ilk aşk öpücükleriydi ikisinin duydularının tamamen şeffaf olduğu ilk öpücük, çok derin ve tutkuluydu.

Bir süre öpüşen ikili zorda olsa ayrılmışlardı. Minho alnını Jisung'un alnına yasladı "Sana! senin her zerrene aşığım" dedi.

Jisung "Minho" diyerek tekrar ağlamaya başladı. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi yaşadığı hisler 30 yaşında bir adam olmasına rağmen çok fazla ve ağır geliyordu. Bu kadar sevilmek çok güzeldi. Jisung ilk defa her zerresi ile sevildiğini hissetti.

"Ağlama ağlama lütfen bebeğim."

"Minho ben çok korktum geç kalmaktan çok korktum"

"Şşş buradayım ben tüm kalbimle sendeyim." O esnada Jisung hapşırmıştı. Minho şefkatle Jisung'a bakmış, "Bünyenin zayıf olduğunu bile bile neden yağmurda oturdun gel bakalım seni iyileştireyim." diyerek sarmalamış , Jisung'u kucağına almıştı. Jisung Minho'ya sıkıca sarılıp, "ben şimdiden iyileştim ki" dedi.

Jisung gerçekten iyileşmişti. Uzun süredir ağrıyan kalbi nihayet rahatlamıştı. Bir süredir kimseye bahsetmese de bir kalp ağrısı çekiyordu hatta doktora gitmişti. Testler yaptırmıştı her şey temiz çıkmasına rağmen kalbindeki ağrı geçmemişti. O zaman anlamıştı ruhu hastaydı, o da bedenindeki en hassas organı vurmuştu.
Şimdi o kalp rahatlamış ve huzur bulmuştu. Sürekli gülümseyen Jisung güvenli yerini bulmuştu.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Hocam diğer hocalarımız gibi siz de inanılmaz derecede yakışıklısınız ama tek bekar hocamız sizsiniz?"

"Evet hocam ya bir sevgilinizde yok. Sosyal medya hesaplarınızda yatıp kalkıyoruz ama romantik anlamda hiç paylaşım yapmadınız."

Jeongin gülümsemişti. O yıl mart dönemi sonrası Hyunjin fakülteden ayrılmıştı. Birkaç ay sonra fakültede bazı hocalara davetiye gelmişti. İşin ilginç tarafı herkese verilmemişti, özellikle de arkadaş grubuna verilmemişti. Fakat kimse bunun için Hyunjin'e kızmadı ya da kırılmadı. Ailesinin saygısızlık yapacağını bildiği için arkadaşlarını düşünerek davet etmediğini gayet iyi biliyorlardı.

Jeongin hala onu çok seviyordu aklı da kalbi de başka birini almıyor ya da kabul etmiyordu. Hyunjin'in dediği bir söz vardı; "Eğer beklersen beni eninde sonunda sana geleceğim" demişti. Kimseye söylemese de bir umut bekliyordu, onu.

"Benim kaderimde yalnızlıktır belki,
olamaz mı?"

"Hocam olur mu öyle şey, sizin yalnızlığınız günah olur."

Jeongin öğrencinin söylediğine gülmüştü. Evet bir günah olmuştu. Hani bir söz vardı ya, "İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma bülbülü öldürmek günahtır." Bir kalbi kırmakta bülbülü öldürmek gibiydi.

Çantasını alıp çıktı. Onu bekleyen arkadaşlarının yanına gitti. Hepsi için değişmeyen bir şey vardı. Yemekler her daim birlikte yenecekti. Bu çiftler onun yakasını bırakmamaya yemin etmişti.  Gülümsedi Jeongin, buruk bir gülümseme olduğunu kimse fark etmese de gülümsedi.

SON

İlk agnst adımları... Jeongin favori karakterlerimden biriydi ama ona agnst son yazdım.

Biraz duygusal yoğunluğu olan bir ficti. İzlediğim bir filmden esinlenerek yazdım. Konu tamamen farklı fakat bazı noktaları benim için fici yazma sebebim oldu.

En kararsız ve katı karakterimiz hiç kuşkusuz Jisung'tu..

Keyifli okumalar💞

No Strings Attached/ MinsungDonde viven las historias. Descúbrelo ahora