kırmızı notlar

522 30 6
                                    

Öhm öhm selaamm. Baktım okunmaya devam ediyor oy veriliyor çok büyük bir sevinçle devam ediyim dedimmmmm. İyi okumalarrrr.

*-*

Mışıl mışıl uyurken Gülben'in sesini duydum. "Uyan! Açelya güzelim uyansana." Gözlerimi kırpıştırdım ve etrafa bakındım. Sahile gelmiştik. Tabii bu benim için büyük anlam taşıyan bi sahil. Biliyorum garip. İnsanlar bi sahile büyük önem veriyor. Çoğu insandan mutlu ve huzurlu hissettiriyor. Gözlerimi kocaman açıp tekrar Gülben'e baktım. Bans gülümseyerek bakıp alnımdan öptü. "Hadi hadi gel. Daha süprizimiz var." Derken telefonum çaldı. Arabadan inip arayan kişiye baktım. Annemdi, kesin nereye kayboldun diye söylenecek. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Alo, ne var?"

"İnşallah gittiğin yerden bir daha dönmen nasip olmaz. Nerdesin sen?" Sağol anne, inşallah.

"Arkadaşlarım süpriz yapmış sahildeyim." Bunu sinirli bir şekilde söylemedim tam tersine çok sakindim çünkü artık alışmıştım. Ve bip sesi. Telefonu yüzüme kapattı. Aldırmadan Gülben'in peşinden ilerledim. "Yine noluyor senin annene?"

"Her zamanki halleri Gülben, boşver." Gülben yanıma gelip elini omzuma attı, bende elimi beline attım ve öyle ilerledik. Bir süre sonra arkamızdan Ömer ve Mert geldi. Mert gözlerime bir bandana bağlayıp bıraktı. "Nereye gidiyosunuz? Napıcam ben böyle?"

"Ben maalesef Gülben'i yürütmek zorundayım. Eh sende artık kendi payına düşeni alıcaksın mecburen Açelya'cım." Ömer'den bahsediyordu. Hayır ona sığınarak gidemezdim asla. Yakınlaşmamam gerekiyordu. Kendimi hemen kaptırıyordum ona ve hayatımın hiçbir döneminde böyle kolay elde edilen kadın olmamıştım. Olmayacaktım. "Tek giderim ben. Siz konuşun yeter."

"Eh sen bilirsin." dedikten sonra sırıttığını hissettim. Mert ve Gülben sürekli konuşuyordu. Ömer ise nerde bilmiyordum. Gözlerimde bandana ellerim ömde, sesi takılıp düşmeden takip etmeye çalısıyordum. Uzaktan birisi görse kesin deli bu derdi. Neyseki bu sahil pek kullanılmayan ama tertemiz bir yer. Ne kadar dikkat ederek gitsemde bazen takılıyordum. En sonunda onlara yetişmek için hızlandım ve ayağıma demir çubuğu takılmasıyla öne doğru düşüyordumki... bi el karnımın üstünden beni kavradı. "Önüne bak kül kedisi." Ömerdi bu. Şaşırdık mı? Hayır. Hem kül kedisi de ne be. Saçmalık. Ben çirkin değilim bir kere gayet güzelim. "Gözlerimi sen görebiliyormusun? Şahsen ben seni bile göremiyorumda."

Konuşmadı ama güldüğünü duydum. Kolumdan tutup destek oldu ama ben kolumu ondan kurtarıcakken direğe çarptım... ve pes edip sadece tek elimle kolunu tuttum. Gülben'in arkama geçip ellerini omzuma koyduğunda geldiğimizi anlamıştım. Gözlerimdeki bandanayı açıp elleriyle alkışladı. Önümde çok küçükken sadece kardeşlerimle kaldığım villa vardı. Tebessümüm yüzümden silindi ve kaçma isteğiyle geriye doğru çekildim. Gülben bunun iyi bir fikir olmadığını anlamıştı. O da gerildiğinde bir Ömer'e bir Mert'e yardım ister bakışlar atıyordu. Üçüde napıcağını bilemedi.

Belki de abartıyorumdur ama bilerek yapmıyorum. Tramva sonuçta.. gülümsemeye çalışarak korkularımın üzerine gitmeye karar verdim. Ama benden önce bunu düşünen biri varmış gibi. Ömer yanıma gelip kolumu nazikce tuttu. "Üzerine gitmeye ne dersin?" şuanki bskışı çok garipti. Hiç görmediğim yabancı bakıştı. Ona içten gülümseyip kafa salladım. Gülben'in gözledine umut ışığı yerlesmişti. Onun gözlerinden daha fazla güç almıştım.

Sakin adımlarla ilerlediğim karşımdaki villaya baktım. Şimdi dahs güçlü hissediyordum. İlerledik, ilerledik ve ilerledik. Gülben elindeki anahtarla kapıyı açtı. Derin nefes alıp girdim. Bu sırada Ömer'in eli hala kolumdaydı. Salon en nefret ettiğim yerdi. Duvardaki kırıklar hala duruyordu ve onları görmezden gelmeye çalışıyordum. Etrafa pek bakmadan onları aşağıda bırakıp üst kata, çocuk odasına çıktım. İçeri girip incelemeye başladım. Aklıma anılar geldi fakat derine de inmedim. İnersem buradan çıkamazdım. Komidinin yanına gittim. Üstünde küçüklük fotoğrafım vardı. Onu alıcakken Gülben'in sesini duydum.

"Napıyorsun burda?" sorusuna yanıt veremeden fotoğrafı gördü ve şaşkınlıkla gülümsedi. "Aaa bu sensin." benden önce çerçeveyi aldı ve fotoğrafı çıkartmak için arkasını döndürdü. Çerçevenin arkasında bükülmüş kırmızı kağıt vardı. Onu ondan önce alıp açtım. Üstüne el yazısıyla yazılmış not vardı. Sesli bir şekilde okudum.

Tarih tekrarlanıyor.
Değişen tek şey sayılar.

Bu da ne böyle? Anlamsızca Gülben'le birbirimize bakarken arkadan Mert ve Ömer gelmişti. Arkamı dönüo onlsra baktığımda gözüme Mert'in tuttuğu kırmızı not çarptı. Onlarda aynı anda elimdeki kırmızı nota bakıyordu. Aceleyle Mert'e doğru yürüdüm. "Bizde bunu bulduk. Bunlar ne?" Arkadan ise Ömer konuştu "herneyse yeni yazılmış ve yeni konulmuş olmalı."

Mert'in elindeki notu alıp okudum.

Kalbin dört parçasını aldık.
Yarısı çürük.
Şimdi sıra kalbi almakta.





*-*




Arkadaşlaaaarrrrr üzgünüüüümmmm. Gerçekten bu aralar bi sorun var yazamıyorum. Bu sefer benden kaynaklı değil ehehe.

Klavye sürekli kapanıyor ve açılmıyyor zar zor yazdım bu bölümü. En kısa sürede tekrar yazmaya çalışacağım.

motorlu serseriWhere stories live. Discover now