tek cümlelik tramva

597 31 6
                                    


Selaaam yine uzun yazdımm ehehe.
İyi okumalarr.

*-*

Sahil gezisinin ardından 1 hafta geçmişti. 1 haftadır kimseyle konuşmuyordum. Gülben bile merak edip bir kere uğramıştı yanıma. İçimde birşeyler vardı ve hiç iyi olmadığıni sizde anlamışsınızdır. Bir anda herşeyden uzaklaşmak istemiştim. O günden sonra motor sürmekten başka hiçbir şey yapmamıştım. Bazı anlar olur ya, kendinizi bambaşka hissedersiniz. Eski sizi özlersiniz. Düzeniniz alt üst olur ve toparlayamayacağınıza inanırsınız, bende birşey olmamasına rağmen o dönemlerdeydim. Annem ve babam ara sıra gelip iyi olup olmadığımı sordular fakat onlara hep iyi olduğumu söyleyip geçiştirdim. Kötü olduğumu biliyorlardı konuşmaya çalıştılar defalarca ama izin vermedim.

Odamın çalınan kapısıyla, "Gir" diye seslendim. Yatağımda pijamalarımla oturmuş kapıya bakıyordum. Giren annemle babamı gördüm.

"İyimisin?" Annem demişti bunu.

"Evet anne. Noldu?"

Annem babama kapıyı işaret ederek çıkmasını istedi. Babam çıktıktan sonra annem karşıma oturup konuşmaya başladı. "Bak kızım," hayata dair gereksiz bilgiler yükleniyor... "en son böyle olduğunda ne olduğunu hatırlıyorsundur. Sen hisli bi kızsın, hissedersin. Bir an önce kendini topla ve başımıza yine kötü şeyler açma." Yine beni suçluyordu. Aslında haklıydı o gün ben kendi canıma kıysaydım o masum beden kaybolmayacaktı.

                                    *9 sene önce*

"Söyle nerde o" diye bağırdı Halil. Korkudan titreyen, gözlerinden yaşlar dökülen küçük kız napıcağını bilemeyerek sustu. En çok susarak kaybetti kendini. Siz konuşun karşınızdakini kaybedin ama kendinizi kaybetmeyin. Eğer karşınızdaki kayybedilmeyi haketmiyorsa siz sussanıza konuşsanızda anlardı sizi.

Küçük kız gözlerini Halil'in arkasındaki kutulara dikti. Tabii ki ablasının yerini söylemeyecekti. Söylerse öldürürdü, vurarak değil acı çektirerek, bağımlı yaparak. Ama küçük ve akıllı kız arkadaki kutulardaymış gibi davranıp onu kurtardı, kendisi sustu ve kaybetti. Halil, Açelya'yı kutularda bulamadı. Başka yerde arayamadan siren sesleri duyuldu. Kücük kız rahatladı fakat yanıldı. Halil onun küçük bedenini tuttu ve kaldırdı. Küçük kız ne kadar ağlasa yalvarsa da nafile. Son çare ablasına bakarak kendini yere attı. Ablası mahvoluyordu onu gördükçe ama kurtaramadı, yapamadı. O da çok küçüktü çok korkmuştu ama kardeşini nasıl koruyacağını bilmiyordu. Küçük beden kucaklandı ve susturuldu. Zorla kaçırıldı..

                                     *günümüz*

Hatırladıklarımla dolan gözlerimi tutamadım ve gözlerimden birer damla yaş düştü ellerime. Annem anlamış olacakki yine ateşime körükle geldi. "Ne ağlıyorsun? Vicdan azabı mı çekiyorsun? Bu güne kadar çekmedinde şimdi mi?" Gülmeye başladı. "Numara yapma bana. Keşke o gün kardeşinin kaybolması yerine sen acı çekerek ölseydin."

"Yeter!" diyerek bağırdım bir anda. Ayaklanıp annemin kollarından tuttum ve odamın kapısını açıp dışarı attım. Sesleri duyan babam koşarak geldi. "Noluyo? Açelya kızım napıyosun?"

Annem denen kadın ağlamaya başladı. "Samet yardım et kızımız delirdi yine." Babam annemi tutup oturma odasına götürdü.

"Açelya hemen annene suyla ilaçlarını getir."

İtiraz etmeden ilk ilaçlarını alıp bir bardak su doldurdum. Titreyen ellerimle zar zor götürüyordumki seslerini duyup olduğum yerde kaldım.

"Kızını piskoloğa götür! Ne yaptı bana şu halime bak. Kardeşini öldürdüğü yetmiyormuş gibi bir de beni öldürecek! Cani bu cani!" Hayır. Hayır pisgoloğa gidemezdim bir daha aynı şeyleri yaşamak istemiyordum. Elimdeki bardağın yere düştüğünü ayağıma batan camla anlayıp inledim. Sonra tek duyduğum ses babamın bana bağırmasıydı.

motorlu serseriWhere stories live. Discover now