liderliğe layık

585 26 4
                                    

Selaaammm.
İyi okumalar.

*-*

OLAMAZ. DÜN YARIŞ VARDI. Umarım o da unutmuştur umarım. Mışıl mışıl uyumuştum. Uyanıp düşünmeye başladığımda aklıma yarış geldi.

Hemen kalkıp hazırlanmaya başladım. Üstüme siyah tişört, altıma siyah pantolon giymiştim. Bi kaç eklem yüzüğü taktım ve babamın aldığı küçük zarif papatyalı kolyeyi boynuma taktım.

Gülben'i arayıp dün akşam Ahmet'le olan olayı anlattım. Gülben kimseye söylemezdi. Biliyordum onu. "Ne!? Yok artık." diyip duruyordu. "Aynen öyle Gülben. Neyse ben çıkıyorum işim var. Görüşürüz mavişim." Gülben derin bir iç çekti. İç çekişinden duygulaştığını anlayabiliyordum. "Senin mavişim demen, gerçek ailemin diyişi gibi hissetiriyor."

"Biliyorum meleğim." O göremese de başımı hafif eğip gülümsemiştim. Aynı anda

"Bu yüzden diyorum zaten."
"Bu yüzden diyorsun zaten." Demiştik.

"Hoop! Yeter bu kadar duygusallık. Hadi geç kalma sende buluşmana. Bırakmamı istermisin?" Bu deli kız arabasına çarptığı çocukla, yani Mert'le buluşacaktı. "Çok güzel olurr. Zaten geç kalıcam şimdi geldim eve. Hızlıca gelebilirmisin?" Evlerimizin arası 20 dakikalıktı ama ben bunu 5 dakikaya indiriyordum bazen. "Gelirim. Hadi hazırlan hemen. En geç 10 dakikaya ordayım." Dedim ve sohbetin daha fazla uzamaması için kapattım.

Kaskımı ve maskemi alıp hızla aşağı indim. İlk olarak maskemi takıp sonra dikkatlice kaskımı taktım. Motorumu garajdan çıkartıp hemen atladım ve sürmeye başladım. Tam 7 dakika sonra Gülben'in evindeydim. Gülben mavi etek ve mavi crop giymişti. Beyaz yarım ceket giyip boynuna küçük melek şeklindeki kolyesini takmıştı. Giydiği beyaz comvers hiç konbinine uymuyordu. Neden böyle giyinmişti bu? Normalde comversi sadece kış aylarında giyerdi.

O bize doğru gelirken, yani biz derken motorum ve ben. Ona göz kırpıp "hayırdır?" diye sordum.
"Hiiç. Öylesine." Tabii ki hemen neyden bahsettiğimi anlamıştı. Umarım Mert'e aşık olmuyordur. En son olduğunda hastanelerde sabahlamıştık. Bir de ailesi öldüğünde.

Ben motorumu çalıştırıp gaz verdiğimde o arkamda "Bas gaza aşkım bas gazaaaa kim tutar seni bas gazaaaa." diye bağırıp duruyordu. "Gülben kulağımın içine ettin biraz susarmısın?"

"Neee!?" diye bağırdı bu seferde. "O kadar gazı kökleyen sensin. Motorun sesinden rahatsız olmuyorsunda benim motorun sesinin altında ezilen sesimden mi rahatsız oluyorsun!?"

"Gülben Türkçeyi katlettin. Ayrıca motorumun sesinden rahatsız olmuyorum, senin sesinden de olmuyorum sadece yola odaklanamıyorum. Yarin bana gel bol bol söylersin şarkı." dedim. Cevap vermedi.

Gülben'i bıraktıktan sonra yine gazlamaya başladım. Telefonum çalmaya başladığında motorumu kenara çekip aramaya baktım. Yabancı numaraydı. Merakla aramayı açıp kulağıma dayadım. "Alo?"

"Piste gel, bekliyorum." Ömerin sesiydi. Ha bide emir verme kısmı gözümden kaçmadı. Sinirlenmeye başladım yine of!

Telefonu yüzüme kapattı. Ne? Şaka gibi gerçekten. Neyse yarış sonunda görüşücektik zaten. Yola çıktım ve piste doğru sürdüm. Geldiğimde gruptaki çoğu kişi vardı.

Ömer'le konuşmayı bırak birbirimizin gözlerine dahi bakmamıştık. Yarış başlangıcına sürerken aramızda az bir mesafe vardı. Ona doğru döndüm ve kendimi tutmayarak konuştum."Neden tek kelime etmiyorsnun? Korkuyormusun?" dalga geçercesine sormuştum sonunu. Bana bakmayarak cevapladı "Yarış sonunda konuşuruz." hala bakmıyordu. "Bana uyar. Peki neden bakmıyorsun gözlerime?"

"En son baktığımda sana yenilmiştim." dedi durgunca. Şaşırmıştım ama belli etmedim.

"Korkmuyorsan gözlerime bak." Olumsuz anlamda başını iki yana salladı. "Hadi ama korkak olma." dedim. Hadi bak işte.

Tam bakıcakken o kız geldi.. Berfin. Gözlerimi devirdim. Bir kolunu Ömer'in omzuna atmış sırıtıyordu. Tabii bu arada durmuş bekliyorduk.

"İyi şanslar Ömerciğim." dedi cilveyle. Iyy kusucam şimdi birisi poşet versin.

Hepsine hayallerini koydun. Unuttun mu?

Sus.

Hayat bazen böyleydi işte. Beklemediğin anda için konuşur, kafan karışır. Tek bir anlamsız sözle yaşamını sorgulatır insana. O içindeki konuşan kişi genelde acıların olur. Eskiden hayatındaydı, şimdi içinde gömülü fakat bitirememişsin. Ellerin hala kanlı, kafanda görüntüler, anılar. Bazen de hayallerin vardır, onları kimse görsün istemezsin çünkü olamayacağına inanırsın. İnsanlar öğrenirse dalga geçer yapamadım diye dersin. Siyah poşete katarsın. Yapma bunu, bırak görsün herkes. Peşinden koş hayallerinin. İstemezsen yapamayacağın şey yok! Kendine izin ver biraz. Dalga geçeceğini düşündüğün insanlar belki gerçekten dalga geçecek fakat umursama. Hayalini gerçekleştirdiğinde hepsi izleyecek. Ha bide onları asla umursama.

Ben derin düşüncelere dalmışken Berfin ve Ömer konuşmasını bitirmişti. Tamamen hazırdık. Ömer'in arkadaşlarından birisi elinde tuttuğu bayrağı kaldırdı. Hazırlandık. Bayrak indi. İkimizde gaz verdik.

Virajlar beni çok zorlasa da ona yetişebiliyordum. Onun arkasındaydım fakat aramızda çok az mesafe vardı.

Bitiş çizgisine yaklaştık. Aynı hizzadaydık, Ömer gaz vermeden önce ona baktım. Ona baktığımı anlayıp bana baktı. Sanırım yanlışlıkla olmuştu. Gözlerime bakar bakmaz duyguları değişmiş gibiydi fakat hemen odaklandı. O tamamen odaklanmadan bunu fırsat bilip daha fazla gaz verdim. Kazanan belliydi.

Yarış bitti. Kazandım.

Durduğumuzda motorumdan inip "Yeni ortağına merhaba de." diyip göz kırptım.

*-*


Nasılsınızzz????
Bidaha ki bölümde görüşmek üzereeeee.

motorlu serseriWhere stories live. Discover now